"Salih Bozok anlatıyor:
İngilizler Çanakkale'de Anafartalar Grubu'nu mağlup edip de cepheyi sökemeyince, yeni bir harekete giriştiler ve bu cepheyi sağdan çevirmek istediler. Düşmanın planını bozmak için Kireçtepe'yi tutmak lazımdı. Halbuki oraya giden tek bir dar yol savaş gemileri tarafından makaslama areş altında tutuluyordu. Her an gülleler korkunç patlayışlarla ortalığı alt üst ediyor, ölüm saçıyordu. Bir insanın değil, bir kurdun bile geçmesine imkân görülmüyordu. Kireçtepe'yi tutmak emrini alan Türk subay ve askeri tereddüt içindeydiler; fırsat gözetiyorlardı. Fakat düşmanın ateşi bir an bile kesilmiyordu. Mustafa Kemal bu hali görünce siperlere koştu, askerin arasına karıştı ve sordu:
'Niçin geçmiyorsunuz?'
İçlerinden biri cevap verdi:
'Düşman ölüm saçıyor, geçilmez!'
Mustafa Kemal zerre kadar korku ve tereddüt göstermeden:
'Oradan böyle geçilir!' dedi ve ileri fırladı. Mehmetçik artık durur mu? O da kumandanının arkasından ileri atıldı. Toz, duman, alev ve ölüm kasırgasını yaran askerler karşıya vardılar, tepeyi tuttular."
_Ülkemizde yaşanan maddi ve manevi krizin nedeni, akıl dışı metafizik dini inancın, politik alana taşınmasıdır.
_Hiçbir ülke şu 20 yılda yapılanlara dayanamaz ki zaten Türkiye de dayanamadı. Kafede çay içmek, yumurta ve peynir lüks oldu.
_İmam hatipte alınan eğitimle yönetilen ülke nasıl olması gerekiyorsa öyleyiz.
_Rasyonel olması gereken bir
Son birlikler, bir gece yarısı, gürültü çıkmaması için postallarının üstüne çorap giyerek siperlerinden ayrıldı. Sessizce sahile yürüdüler. Ahşap iskeleye battaniyeler serilmişti. Bu yüzden çıt çıkmıyordu.
Gürültülü bir şekilde Gelibolu'ya gelen Müttefikler, sessiz ve perişan bir şekilde kaçıyordu. "Mutlaka birkaç saat içinde geçeceğiz" dedikleri Çanakkale'yi onca uğraşa ve zayiata rağmen geçememişlerdi. Osmanlı Çanakkale'de âdeta yeniden doğmuş, "Çanakkale geçilmez" hükmünü ebedi bir hüküm olarak tarihin yüreğine basmıştı.