"Zekiydi, ondan hoşlanmamak için bir neden bulamadan, beni incitecek bir şey yapamadan öldü. Bir çeşit zararlı bir ideale dönüştü. Bir parçam onu hiçbir zaman unutmayacak, yası hiç bitmeyecek."
"Şunu bilmeni istiyorum: Pişman değilim; hiç de pişman olmadım. Ama şunu da bil ki, öyle gururlu falan da değilim olamadım: Kendimden hiç nefret etmedim; ama bir türlü beğenemedim de kendimi. Çok acı çektim, ama başkalarına da çok acı çektirdim bu da insanın gururlanabileceği bir şey değil pek... Kendimi haklı görüyor değilim; ama kendimi savunuyor da değilim. hele yargılamayı hiç beceremiyorum, kendimi de dünyayı da... Dünya ne ise oydu; ben de ne isem o oldum, uyuşamadık. Hepsi bu."
Ben, büyük şeylerin küçük şeylerde gizli olduğuna inananlardanım. Çocuk küçüktür ama insanı içinde barındırır, beyin küçüktür ama düşünceyi içinde saklar, göz bir noktadır ama uzakları kucaklar.
Zavallı varlıklar! Onları sevmek hataysa da en azından acıyalım onlara. Gün ışığını hiç görmemiş köre, doğanın ezgisini hiç duymamış sağıra, ruhunun sesini hiç duyuramamış dilsize acıyorsunuz ama sahte bir iffet bahanesiyle, acı içindeki bahtsız kadını çılgına çeviren ve elinde olmadan iyiyi görmesine, Tanrı'yı duymasına ve sevginin ve imanın arı dilini konuşmasına olanak vermeyen bu kalp körlüğüne, ruh ağırlığına, vicdan dilsizliğine acımak istemiyorsunuz.