“Canavarı gebert! Gırtlağını kes! Kanını dök!”
Gökyüzü, yarı mavi yarı beyaz yarayla artık sürekli parçalanmaktaydı; gürültü dayanılır gibi değildi. Simon, “tepedeki ölü adam” diye bir şeyler bağırıyordu.
“Canavarı gebert! Gırtlağını kes! Kanını dök! Öldür onu!”
Sopalar her birden indi; halkaya girenin ağzı çığlıklar atarak çatırdadı. Diz çökmüş canavar halkanın ortasındaydı;
kavuşturduğu kollarıyla yüzünü örtüyordu. Bu iğrenç gürültüye karşı, “tepedeki ölü” diye bir şeyler bağırıyordu.
Bir adaya düşen çocukların sıkıcı hikayesi olarak başlayan ama sayfalar ilerledikçe insanın doğasının derinliklerinde sakladığı dürteleri nasıl dışa vurduğunu, sürü psikolojisinin ya da daha doğru bir tabirle bir gruba ait olmanın, birey sıfatından uzaklaşarak grup beyniyle hareket ettirdiğini, bireysel sorumluluklardan uzaklaştırdığını, kimsenin konuşmadığı, sormadığı, sormaya cesaret edemediği şeylere itaat ettirdiğini yazarın ibret alınacak şekilde güzel sunduğu romandır. Bir çok çıkarım yapılabilir kitap ile ilgili , bütün karakterler bir mesaj niteliğinde, başucu kitaplarımın arasında yerini aldı uzun zamandır da okumak istediğim bir kitaptı. Kitabı okurken bir Türk yapımı olan sarmaşık filmi gözümde canlandı , konu itibariyle benziyorlardı . Son olarak alın okuyun :)
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080bin okunma