Canı sıkkındır, şunca sene sonra bir kuru selam ile kendinden geçmesine düşler, rüyalar görmesine canı sıkılmıştır.
192 syf.
10/10 puan verdi
. . Şehzade Selim Trabzon’da Osmanlı devletinin refahı için yaşamış ama kulağına gelen haberlerden bir hayli canı sıkılmıştır. Çünkü Tebriz’de Şah İsmail Osmanlı halkının evlerinin yağmalanarak değerli eşyalarını gasp edip ordusunu ve sarayını daha güçlü hale getirmektedir. . Şehzade Selim atalarının da yaptığı gibi sakince planlar kurmaya başlar ve tek güvendiği Hasan ile derviş kılığında Tebriz’e gider, orada Şah’ı daha iyi tanıyıp savaş planlarını ona göre uygulamak ister. Gel gör ki kaldığı han da satranç görür ve hanın sahibi ve oradaki diğer herkesi yener tabi bu şahın kulağına gider onu sarayına davet eder. . Saraya girdikten şah ile tanıştıktan sonra Selim’in onu tanıması aslında satranç değil de savaşır gibi oynaması okunmaya değerdi. . Tarih kitapları ağırdır okuyamam diye düşünen varsa düşünmesin yazarımız yine döktürmüş ,gerçek tarihimizden esinlenerek yazıldığını da belirtmeden geçmeyeyim
Şehzade
ŞehzadeGökhan Çelik · Yediveren Yayınları · 202214 okunma
Reklam
Kar Nasıl Hissetmeli Peki?
Çocuk için savaştır kar, kaymaktır, Poşetlerle,kızaklarla. Öğrenci için tatildir kar, ödevleri düşünmez, Sabah kalkmayı düşünmez. Çalışan için zordur kar, yolları düşünür durur. Korkar bir şey olur diye, arabasının derdine düşer. Bahçeli evde oturan için üşengeçliktir kar, Kapısının önündeki, bahçesindeki karın derdine düşer. Temizlemez hiç bir
15
İlk uzay yürüyüşü 1965 yılında kozmonot Alexei Arkhipovich Leonov tarafından gerçekleştirildi. Voskhod uzay aracının kapağını açmış, bir göbek bağıyla dışarıda süzülmüş ve Moskova'ya rapor vermiştir: "Dünya kesinlikle yuvarlak!" Muhtemelen dünya düzdür diyenlerin canı sıkılmıştır.
Sayfa 340Kitabı okudu
En büyük eksiğimiz korkudur neden dersen, onu öğrenemeden ondan kurtulamayız da onun için.. İşte bir Burak var ama onu gören olmuş mu bakalım? Eskiden çocuklardan bazıları özellikle melankoliye eğimli olanlar sessizliğin nasıl büyük bir nimet olduğundan söz ederlerdi. Gerçekten sessizlik, düşüncelere dalmanın iyi bir yoludur. İnsan kendi içinde
Keramet Şapkadaysa
Nasreddin hocaya okuması için bir mektup getirilir. Lâkin yazı çok karışık olduğundan hoca bunu okuyamaz Mektubu getiren ise okuması için devamlı ısrar etmektedir.Fakat nafile, yazı okunacak gibi değil! Nitekim Nasreddin hoca kendisini daha fazla zorlamadan, okuyamadığı mektubu sahibine iade eder. Mektup sahibinin hayli canı sıkılmıştır!. Bu sıkıntı ile hocaya "Bir mektubu okuyamadın, başındaki sarıktan utan!.." diyerek sitem eder. Nasreddin hoca ise başındaki sarığı hemen çıkarıp ona uzatarak şöyle der.. - Keramet sarıktaysa, al sen oku!. Şimdi diyeceksiniz ki bunu bize niye anlattın? Bunun bizimle ne ilgisi var? Yok be kardeşim, ben bunu size anlatmadım!.. Hani Batı teknolojisine ulaşmak için kerameti şapkada görüp şapkayı savunanlar var ya, sözlerim onlaradır!...
Sayfa 75 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ama fakir, fuhuş ve uyuşturucunun hiç olmazsa keyfini çıkartır - son damlasına kadar. Zenginin ise canı bunlardan da sıkılmıştır.
Uzandı bu sefer biçarenin canı sıkılmıştır Çıkar ruhu götünden korkarım deryanın üstünde.
Sayfa 190Kitabı okudu
"Tanrı ezelden beri varsa ve kendisinden başka her şeyi o yarattıysa, o zaman sahip olduğu bilgiyi de yaratmış olmalıdır. Fakat kendi bilgisinden bağımsız bir Tanrı düşünülemez. O bilgisi eksik olursa, o zaten eksik bir Tanrı olur, yani bildiğimiz Tanrı olmaz. Yani kendisiyle birlikte bilgisi de var olmuş olmalıdır. Bilgisi onun bir parçası
Sayfa 153 - Propaganda YayınlarıKitabı okudu
Başka bir olasılıkla, yapı, ilkinleri güzeldi de sonraları, içerdekilerin isli yaşamlarını duya duya canı çarpılmış, soluğu şişmiş, kaplama tahtaları gevşemişti. Belki bahçeye bakan her penceresinde, başka türlü canı sıkılmıştır köşkün.
Sayfa 23 - Kırmızı KediKitabı okudu
Reklam
Bir gün Mevlânâ dostlarından bir azizin canı sıkılmıştır. Durum Mevlânâ Hazretleri’ne arz olunur. Mevlânâ Hazretleri ona: “-Dünyanın bütün can sıkıntısı, bu dünyaya gönül verme neticesidir. Bu dünyadan kendini âzâd ettiğin an; kendini bu dünyada garip bir kişi olarak bildiğin an; baktığın, gördüğün güzel renklerin, güzelliklerin, tattığın zevklerin kalmayacağını bildiğin an; her şeyin gelip geçici olduğunu, senin başka bir yere gideceğini bildiğin an, can sıkıntısından kurtulursun! Ne mutlu o insana ki, hikmet ehli ile oturur, mağrur kişilerle değil. Kendilerini hakîr ve zelîl gören kişilerle düşer kalkar.” der ve yine buyurur ki: “-Kendini dünyadan âzâd eden er, olgun kişidir! Başkasının kendisini incitmesinden incinmeyen kişidir. Yiğit er ise, incitmeyi hak edeni, kırılmaya lâyık olanı incitmeyen, kırmayan kimsedir.” (Menâkıbu’l-Ârifîn, I, 432) Cenâb-ı Hak, âyet-i kerîmede: “Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını isteyerek yalvaranlarla beraber candan sabret. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini, Bizi anmaktan gâfil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye uyma!.” (el-Kehf, 28) buyurur.
33 syf.
·
Puan vermedi
Ding Dang dong! Kapınız çalındığında kimlere açıp açmayacağınızı bilirsiniz. Eğer küçük bir çocuksanız asla tanımadığınız birine açmamanız gerektiğini annenizden ve babanızdan öğrenmiş olmalısınız! Peki bu sefer kapınızı çalan üzüntüyse? Ansızın gelen bu duyguyu içeri misafir mi etmeli yoksa evde kimse yok diye pencereden mi bağırmalı? Belki de çıtınızı çıkarmadan çalıp çalıp gitmesini beklemeli? Bir yerde okumuştum, "acılar aynı zamanda iyi bir yüzücüdür, ondan kurtulmak için onu boğmaya çalışmayın, diye bir sözdü. Çok anlamlı bulmuştum. Neyden kaçarsak onun esiri oluyoruz. Halbuki duygumuzu kabul edip, anlamaya çalıştığımız zaman aslında kazanan biz oluyoruz. Mutluluk kapıyı çaldığında nasıl ki ardına kadar açıyorsak, aynı şekilde kitapta da bahsettiği gibi, üzüntü de gelse yine o kapıyı açmalı, içeri almalıyız. Belki bize anlatacakları vardır; dinlemeli, belki canı sıkılmıştır; birlikte çıkıp biraz gezmeli. Ama asla yok saymamalı. Ben bayıldım, tavsiye ederim.
Üzüntü Kapını Çaldığında
Üzüntü Kapını ÇaldığındaEva Eland · Martı Çocuk Kulübü · 2018151 okunma
Bazen..
Hani insanın zaman zaman hiç birşey yapası gelmez ya içinden. . Canı sıkılmıştır birşeye.. Öylece oturduğu yerde kurşun gibi ağırlaşmıştır. Yağmur yüklü bir bulut gibi. Kalemim de öylesi. Bir nokta koydum.. Düşünüyorum.. Bir ağaç mı çizsem kuşların cıvıldadığı, tomurcuk tomurcuk çiçekler açtığı. Yoksa bir gülün dikenini mi çizsem. O noktayı nasıl bir resimle sonsuzlaştırsam.
Süreç yönetimi
Nasreddin Hoca Efendi'nin bahçesine yabancı bir hayvan girer. Hoca, koşar arkasından ama yakalayamaz. Biraz canı sıkılmıştır. Lakin yapacak bir şey yoktur. Aylar sonra her nasılsa bu hayvanı pazarda görür. Yanına koşar ve hesabını sorar. Sahibi uzaktan heyecanla, ne oluyor diye gelir ve "Kendi halinde duran hayvana ne anlatmaya çalışıyorsun öyle?" der. Hoca Efendi, "Sen sus! O, suçunu pek güzel biliyor." der. Bu fıkrayı hangi iş için başvurursanız başvurun, güzel sonuç alabilirsiniz. Kaçırdığınız bir fırsatın arkasından hayıflanmayın, kendinizi paralamayın, üzülüp strese düşerek hasta olmayın ama üzerine bir bardak su içip unutmaya da çalışmayın. Süreci takip edin, sizi üzen hadiseleri düzeltecek fırsatlar, karşınıza çıkacaktır.
59 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.