İncelemeye kitabın giriş cümlesi ile başlayacağım. Son cümlesi ile de bitireceğim.
"Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum."
Hayatta birçok an yaşıyoruz. Çoğunlukla da o anların kıymetini bilmiyoruz bu bir gerçek. Peki o "an" hayatta yaşadığınız en güzel anıysa ve bir daha karamsar bir şekilde devam edeceksek hayata..
Zaman
Efsane ses, efsane adam.. ve de efsane bir kalem... Hepimizin severek dinlediği ve dinlemeye devam ettiği büyük usta Cem Karaca’nın Gazal’ı beni mest etti.. Ve çok uzun olmasa da içimde uyandırdığı hisleri yazmak istiyorum, istiyorum ki bu yalın diline rağmen kendine hayli çeken kitabı herkes okusun.
“CANIM BENİM,
BİDANEM İLKİM’İM
BEN ÇOK YAKINDA ÖLECEĞİM, BUNU HİSSETMEK DEĞİL, BİLİYORUM. VE ADINA LÖSEMİ DİYECEKLER ..
HOŞ KAL, HOŞ YAŞA VE BENİ, SANA RAĞMEN, UNUT- YA DA UNUTMA. AMA SANA SON İKİ LAFIM ŞUDUR;
1/HAYAT HER ŞEYE RAĞMEN GÜZELDİR
2/SENİ BU DÜNYADA ÇOK SEVDİM”
12/13.06.2001
İlkim Karaca’ya yazılmış bir ithaf, ve böyle niceleri.. Fikret Kızılok için, Barış Manço için, Kemal Sunal için bile şiirleri bulunuyor. Annesi ve eşi için yazılan duygu dolu mektuplar...
Hiçbir şeyin arka yüzünü tam olarak göremiyoruz, hissedilen duygular milyon tane zaten esasında.. Bu şiirler de öyle okuduğum zaman ne kadar beni yansıttığını düşünsem de şu an bile tam olarak içimde uyandırdığı duyguları dile getiremiyorum.
Ama biliyorum orkidelerimin arasından bakan gözlerin bana; “ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni...” diyor, biliyorum.
hizliresim.com/ByKm7qyoutu.be/YP7ghF9pwys
Nasıl böyle yetenekli olabilmişsin, nasıl böyle şahane eserler vermişsin, kıskanıyorum ve de biliyorum yazdıklarının tırnağı bile olamayacağımızı. Bunca duyguyla kıskançlıkla şimdi açıyorum bir şarkını daha. İyi ki yaşadın, yazdın, çizdin bize kıymetli bir servet bıraktın bütün devleşmiş eserlerinle iyi ki yaşadın Cem Karaca.
2019 Yılında okuduğum en iyi üç kitaptan birisi kesinlikle “Ben Ozzy”dir. Kitabı okurken Ozzy’nin hala nasıl hayatta olduğuna şaşırıyorum. Sınırları zorlamanın ötesinde sınırları zorlamak, akla hayale gelmeyecek şeyleri yapıp, aynı şekilde bunlara maruz kalmak. Akıl ve mantığın birleştiği noktada Ozzy Osbourne’a ulaşmanın imkanı yoktur. Mantıksız
Bu akşam yine garip bir hüzün çöktü üstüme
Hücrem soğuk bir tek sen varsın düşlerimde
Demir kapı yine kapandı ağır ağır üzerime
Kelepçeler yine vuruldu kilit kilit yüreğime
Derin derin soluyorum seni gecelerce
Duvarlara kazıdım ismini her köşeye
Dudakların şeker gibiydi, baldan öte baldan ziyade
Pembe pembe yanakların, gülden öte gülden
“Bir korkuya neden sığınır insan, neden onu içinde besler ve büyütür?”
Batıl inançlarınız var mı?
Çoğumuzun cevabı evet olsa da, “hadi canım, öyle şey olur mu,” diyenlerin sesini de duyar gibiyim. Ama şu bir gerçek ki gün içerisinde batıl olup olmadığına dikkat etmeksizin birçoğunu uygularken buluyoruz kendimizi. “Doğum gününde mum üflemek
"Sevgili Dost,
Canım Edebiyatçım..
Ne vakit hasretin yüreğimi biraz fazla yorsa
kaçıyorum bir yerlere,
Olabildiğince tenhalara, seni bana hatırlatanlarla..
Mesela bir Mustafa Kutlu kitabı bırakıyorum çantama
Ya da kulağımdaki ses Barış Manço'ya ait oluyor ;
Ben nasıl unuturum seni can bedenden çıkmayınca, diyor.
Ah ne de güzel
Hikayeden Adamlar podcast yayıncılarından Ozan Bozkurt bahsettiğinde tekrar dinlemek istedim. Gerçeğe dayanan hikayesini okuduğumda da şarkı bambaşka bir anlam kazandı. Benim için hem bu gecenin hem de önümüzdeki birkaç günün şarkısı 🤍
“akşam olunca sustururum herkesi, her şeyi, gelir kol düğmelerimin birleşme saati, usul usul çıkarır koyarım kutuya yan yana, bitsin bu işkence, kalsınlar bir arada”
wannart.com/icerik/27135-sa...
Senin için dağları deler, yol açarım yar
Senin için denizleri kuruturum yar
Senin için gök kubbeyi yerlere çalarım yar
Canım iste, canım bile sana kurban yar
Saçlarına yıldızlardan taç yapayım yar
Bir nefeste güneşleri söndüreyim yar
Çıra gibi uğrunda ben yanayım yar
Canım iste, canım bile sana kurban yar
Barış Manço
Bu kitap 'sıradışı' insanlara hitaben yazılmıştır. Sınırlı alan, sınırlı bilgi ve sınırlı okuma ile anlaşılamayan konulara açıklık getirmeye çalışmaktadır. Bunu da kitabın başında, 'sınırlı kapasitemizi aşan bilgilerimizi aldığımızda bunların doğruluklarından şüphelenmeliyiz (s.11)' diyerek okuyucuya bildiriyor. Yani sınırlı bilgiyle bazı