Nereye değse ayakların, memleketim orası benim, cânım Efendim (asm)...
Sayfa 131 - Profil Kitap
*ah canım Selim’im ..
"Neymiş efendim? Hiç bir işin sonunu getirmemişim. Siz başlamayı bile göze almadınız. Benimle içinizden gelerek hangi yaşantıma katıldınız? Benimle yaşanmazmış. Ne biliyorsunuz? Ben bile kendimle yaşayamamışım."
Reklam
Komik Hürriyet
Evet demek, demek üç gün sonra evet senin dediğin “Komik ve tatlı Hürriyet” “Canım efendim Üstadım benim!” Beton, demir ve tozlu ampulleri bırakmak birtakım insanlara! Evet bu hürriyet, kampanya, kilit gıcırtısı ve gardiyanlar bütün bu şeyleri arka da bırakabilmek hasret! Fakat sana mavi göklerin altından bakmak! seni hapishanede bırakmak! Demirsiz ve kilitsiz, ampulleri tozsuz ve gardiyansız bir başka nevi hapishanede ben. Evet senin dediğin hürriyet KO-MİK! Trenler gelir, gider istediğin caddeye düşürebilirsin gölgeni...
Sayfa 460 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Harika sesimle...
“Oturup içeceğim ve... şarkı da söyleyeceğim; evet efendim, canım isterse şarkı da söylerim. Buna hakkım var... yani şarkı söylemek... hımm...”
Sayfa 165 - (e-kitap)Kitabı okudu
Aşırı uzun ve aşırı haklı bir alıntı. Hatta woow diyebilirsiniz.
COŞKUN: Biliyor musunuz, bazı gele­neklerimizi ihmal etmekle nasıl çaresiz durumlara düşü­yoruz. (Servet anlamadan bakar.) Canım, mesela şu ölüm­le-içiçe-yaşama geleneğimizi korusaydık böyle gafil avla­nır mıydık hiç? SERVET (Anlamadan): Efendim? COŞKUN (Ciddi bir sesle, anlatır gibi): Eskiden insanlarımız ölümle yanyana, hatta içiçe yaşarlardı.
Sayfa 90 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
10/10 luk cevap
«Burada birçoklarımızın garip bir kanaatına da temas etmek isterim. Bu da: «Canım efendim, bizim Yemen'de, Mısır’da, Selânik'te, Manastır'da, Sofya'da ne işimiz vardı?» şeklinde dile getirilen teessüfe sezâ sualdir. Buna karşı: «İngiltere'nin Yemen'de ne işi var? Rusya'nın Almanyada, Çekoslavakya'da, Türkistan’da, Buhara'da, Semerkant'da ne işi var? Amerikanın Viet nam'da ne işi var?» diye sormak herhalde en kestirmesi. Bu devletin tebaası, kendi hükûmetlerine bu suali sormuyolar. Soranlar ise, tabiî ki! «büyük devlet» olmak vasfını hemen kaybeder. Birisi bana bunu sordu, ben de «Neden?» diye karşıladım. O: «Tabiî efendim, Selânik, Sofya, Manastır zaten bizim değildi.» dedi. Ben de «Yahu, buralar, yâni Anadolu neden senin oluyor?! Burada neden duruyorsan orada da onun için vardın. Buralar ne kadar seninse, oralar da o kadar senindi ve hâlâ da senin. Biz Selânik'i İstanbul'dan yüz sene evvel aldık, İstanbul'daki oturuşumuz daha Selânik'teki kalışımıza varmadı. «Anadolu» ismi bile rumcadan geliyor, şark memleketi demek. Bu senin telâkkin bize âit bir koku taşımıyor. Kilise günnüğü kokuyor. Çünkü Avrupa «Buralar senin değil, sen bir nomadsın, Orta Asya'dan geldin, yine oraya git» deyip duruyor. Malazgirt'ten beri yaptığı yüzlerce Haçlı Seferi'yle hep bunu söyledi. Buna, bir de bilir bilmez ve idrâksizce, sen iştirâk etme birader.» dedim. Birşey diyemedi. Biz bu zihniyetteki heriflerin kanaatine takılıp kalsaydık, tarihin en büyük ve kudretli devletini kurup, üç asır cihân hâkimi olmaktan vazgeçtim, buralarda bile kalamazdık.»
Reklam
1.000 öğeden 791 ile 800 arasındakiler gösteriliyor.