136 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Cânım Sait Faik’im
İncelemeyi yapmaya karar verdiğimde aklıma ilk gelen yorum Gülten Akın’ın şu dizeleri oldu; “Âh, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya.” Sait Faik öyle ince, öyle insan bir yazar ki.. Durup ince şeyleri düşünmek bir yana, üzülen hatta oturup ağlayan bir insan. Böyle bir insan varmış yani. Herhangi bir masaldaki bir efsane değil. İşten, güçten, arkadaşlık ilişkilerinden, güncel yaşamdan, hatta kendimden çok bunaldığımda,kötü hissettiğimde hep bir deniz kenarına gider vapurları, gemileri izlerim. İyi gelir bana. Artık hayattan yorulup nefes almaya ihtiyaç duyduğumda Sait Faik’i okuyabileceğim. Aynı etkiyi yaratıyormuş meğerse. Öyle hissettim. Okurken içim o kadar dolup taştı ki, hayata dair umut verici, yaşamakla eşdeğer satırları, ağlattı, güldürdü. İnce ruhunu kitaptan bir alıntıyla aktarmak istiyorum; “ —Ne oluyorsun be? dedi. Şair misin, ne boksun? —Martı öldü de... dedim. —Martı da ölür, dedi. İnsan ölmüyor mu? ..Ben martıya bir mersiye yazmış, ateşin karşısında okumak üzereydim.” Kitabın sonlarına doğru, yalnızlık içinde kendine yalnızlık eşleri bulup, balıklara, kuşlara, ağaçlara duyduğu üzüntü kadar kendine de acıdığını, ama hala umutlu olduğunu anladığım hikayesinden bir alıntı; “Nereden gelirse gelsin, dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!.. Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.. —Hişt hişt. —Hişt hişt. —Hişt hişt. “
Seçme Hikayeler
Seçme HikayelerSait Faik Abasıyanık · İş Bankası Kültür Yayınları · 20205,5bin okunma