Yıllardır 'Başörtülü bacılarıma saldırdılar!' cümlesinin ekmeğini yiyenler, İsrail ile ticaretin Filistin'e ihanet olduğunu savunan ve bunu dile getiren başörtülü kadınların ters kelepçe ile tutuklanıp, başörtülerinin başından çekilip alınmasına, cumhurbaşkanı'na hakaret gerekçesiyle yüzlerine atılan tokata karşı suspus, sessiz... Sizler unutturmaya çalışacaksınız fakat tarihe bir not düşüldü. Bu ülkenin açık veya kapalı, dindar ya da seküler farketmeksizin kadınlarının yaşadığı bu zulümlerin, sırf hükümet korkusundan dolayı dile getirilememesi de bir utanç olarak geçsin tarihe! Üniformalar yüce değildir fakat üniformanın değerini içindeki insanlar belirler. Bu ülkede artık bir ülkenin polisi vardır bir de iktidarın polisi. Unutulmasın ki bunu hepimiz biliyoruz. Canım kadınlar, dininiz, diliniz ne olursa olsun, sizin yüzünüze inen her tokat benim yüzüme de inmiştir. Size söylenen her kötü söz bana da söylenmiştir. Bizlerin dalgalanan saçları ya da kutsalı olan örtünün altındaki saçları yalnızca bizimdir. Bizim kalacaktır. ❤️‍🩹
Kudüs'te 1982 yılına kadar nöbet tutan Osmanlı Neferi
IĞDIRLI ONBAŞI HASAN'IN ÖYKÜSÜ Gazeteci İlhan Bardakçı anlatıyor: Yıllar önceydi, sene 1972. O zamanlar genç bir gazeteciydim. Türkiye'den bazı siyasiler ve iş adamları İsrail'e resmi ziyarette bulunuyorlardı. Biz de gelişmeleri izlemek için oradaydık. Bir sıcak mayıs akşamıydı. Her ziyarette olduğu gibi sıradan bir işti
Reklam
“hep kalkarım. bunu bildiğim için sık sık düşüyorum. ağaç baltayı göğsüne yediğinde, bilmiyorsun. bilmediğin için senden nefret ediyorum. ben orada dev gibi gücümle ama dal gibi dokunsan kırılacak güvensiz eklemlerle. ben orada hayatın bir yerine hayatın hiç haberi olmadan. ben orada bitişik, ben orada bütün, orada bağlı ama alabildiğine
“yine de sana koşuyorum tam vardığım anda suratıma bir kez daha tokat indirebilmen için. ööyyyyyle arsızım ki vurdukça geliyorum. canım yandıkça geliyorum baksana nasıl. merhametsizliğin gözlerini dolduracak kadar geliyorum. ben sana yenilmeye geliyorum savaşamamaya dövülmeye kendime vuramadığım tekmeleri karnıma yerleştirmeye geliyorum. beni yenemiyorsun çünkü ben sana bacağını kırmış at gibi geliyorum ya. yine de seni çok seviyorum yaşamak. tırnaklarımın içine de dolsan seni çok seviyorum. ben de böyle yaşamakla deliriyorum, çenemde birkaç kilitle falan. sevgili yaşamak, ben aslında hep seni bulmak için dönüyorum.”
Çok eski ve çok uzun maalesef:(
O gün hastanede yatmakta olan arkadaşımın yanına ziyarete gitmiştim. Kendisi hiç iyi görünmüyordu. Sarıya meyilli ten rengi daha da bir sararmıştı. Adeta bir çiçek gibi soluyordu. Halleri hareketleri de değişmişti. Mesela benim eskiden beri tanıdığım Osman; samimi, heyecanlı, kanı hızlı akan biriydi. Ama o gün gördüğüm Osman ise durgun, bıkkın,
Lütfen birisi beni omuzlarımdan tutup sarssın ve gözümün içine bakıp oku desin, gidişata göre bir de tokat atabilir
Resim