Selim'in acısı Mehmet Ağa ile karısının '' Ölenle ölünmez'', ''Tanrı yazdığına boyun eğmeli'' gibi beylik avuntularıyla geçecek gibi değildi.
İstanbul'da, yukarıda büyükler, kodamanlar, tepişecek herhalde; bizlerse gene çalışıp didinip sağ kalmaya uğraşacağız.
Reklam
Selim bir gece uzaktan bir şarıltı duydu, sordu: -Bu ses ne? -Dilşeker deresine dağdan su indi; bütün kış şarıl şarıl akar. -Ne güzel ninni söyler gibi.
Köydeyken, dokuz yaşlarında, bir kış Tokuç Ali ile Ahmet Hoca'nın cami odasındaki okuma derslerine bir ay kadar gitmişlerdi. Bir gün derste Ali'yle bir şeyler fısıldaşıp güldüklerinde Hoca ''Ne var gülecek hınzırlar, Allah'ın kelamını ediyoruz burada'' deyip ikisini de falakaya yıkmış, bir daha derse gitmemişlerdi. Tokuç Osman oğlunu zorla göndermiş, ama Selim inat edip gitmemişti. Kızların önünde tabanlarına inen sopanın acısıyla bağırdığı için onuru kırılmıştı. O yıl imam hakkı olarak verilen buğdaya beygir tersi karıştırarak öcünü almıştı hocadan.
Köyde dedikleri gibi, pişirdiği yenir, yıkadığı giyilir bir kadındı.
Adın ne senin ? -Selim. Kaç Yaşındasın ? -On beş- on altı varım
Reklam
Keşke vurmasaydım. S... ulan keçi deyip basar giderdim. Ama ''Ahır kumrusu'' deyince kafam attı. Beygir boklarında arpa tanesi arayan kuşlar.
Allah dert verdiyse dermanını da vermiştir bilene.
İçinde ayrılık üzgünlüğü yanında bir özgürlük sevinci de vardı.
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.