Es-Selam..
Kitabı okudum ve özellikle hadis bölümüne geldiğimde en büyük eksikliğin sahih olup olmama noktasında ''Tahrîc'' yapılması gereğini hissettim.
İncelemelere baktığımda da arkadaşlarımız teknik bakımından gerekli bilgileri vermişler, bu yüzden içeriğe hiç dokunmadım.
Şu şekilde bir yöntem izledim;
Önce hadisleri klasik kaynaklarda tarama
Sıcağı sıcağına kurcaladığım ve birçok arkadaşımın kitabı okuyacağını bildiğim için, spoiler özelliği taşıyacak herhangi bir detay vermediğimi öncelikle belirtmek isterim.
Veba Geceleri, Orhan Pamuk'un 40 yıldır düşünüp, 5 yıldır yazdığı, son 1 yıldır da üzerinde düzenlemeler yaptığı son romanı. Yani birtakım çevrelerin ve o çevreye tabi
"Spoiler İçerir.. "
Yazarın sözüyle başlamak isterim : Gerçek Bir Kadının Öyküsüdür Bu Kitap ..!
Psikiyatrist olan yazarımız Kanatır Cezaevi'nde bir grup kadın mahkumun kişilik yapıları üzerine bir araştırma yürütmeye başlar . Sonra diğer mahkumlardan ziyade Firdevs adında mısırlı bir kadın mahkum dikkatini çeker . Firdevs 10 gün sonra
Kapalı kapılar,inandır beni.
Son anahtarı çeviriyorum.
Gözlerim bağlı,ellerim çözülüyor.
Geç kaldım hikayeler için.
Denedim bu şeyden defalarca vazgeçmeyi
anlaşılan yine beceremedim.
Yazıp yaşamak yaşayıp yazmak.
“Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
...
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanatını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Sen bize layıksın”
İstanbul’a verdiği sözü tutmaya bir ömür adayan Vedat TÜRKALİ, “Nazım varken, Yahya Kemal varken insan
“Sevdalinka” ya yazacağım incelememe nereden ve nasıl başlayacağımı bilemez haldeyim... Halâ yüreğim yanıyor... Hangi acıyı,hangi kaybı,hangi çaresizliği,dehşeti ve savaşın hangi kirli tarafını ele alacağımı bilemiyorum.
Evde kalmak zorunda olduğumuz şu günlerde Ayşe Kulin tuttu ellerimden,bir dost eli gibiydi kalemi tutan elleri...O yazdı bir
Bu akşam okul çıkışı, hafiften yağmur, soğuk, yapayalnız Kartal'daydım. Normalde arkadaşlarım olurdu ve kahkahayla geçen bir akşam yaşanırdı, klasik bir cuma...ama yalnızdım, her zaman gittiğimiz yerden başka bir cafeye gidip sıkılarak oturdum. Eve dönene dek içim ağırlaşmıştı iyice, hem biraz yürüdüm, çamur, toprak, her yer karanlık, yanda hâlâ
“Kendi sınırların seni çarmıha geriyor. Körü körüne yaptığın seçimler değiştirilemiyor; bu saatten sonra geri alınamıyor. Fırsatın vardı; kullanmadın. İlk günahın çamuruna batmış, kendi sınırlarında debelenip duruyorsun. Çıkıp bir yürüyüş yapmaya bile karar veremiyorsun: Bu bir kaçış mı yoksa bütün gün odana kapanıp kalmak yerine ferahlatıcı bir
İncelemeye kitaptaki önsözle başlamak istiyorum:
"Uygarlık çağının ortasında, yasalar ve gelenekler aracılığıyla, dünyayı yapay olarak cehenneme çeviren ve ilahi kaderi insanlık belasına bulaştıran toplumsal lanetlenme hali devam ettikçe, yüzyılın ilki insanlığın emeğinin sömürülmesinden dolayı aşağılanması, ikincisi kadının açlık yüzünden
Elif Topal / Tutsak
İnsanların karakterlerinde genellikle çocuklukta yaşadıklarının yansıması görünür. Aile içinde ya da çevreden edinilen davranışlar çoğu zaman psikolojik sorunların oluşmasının en büyük sebebidir. Kitabımız bir yandan bu sorunlarla boğuşan sekiz gencin tanışmasını ve yaşadıkları sorunları yansıtırken bir yandan da sizi gerilim
Kocasından yıllarca şiddet gören, üçüncü sayfa haberlerine konu olmamak için bir gece evinden kaçan, parası ve kalacak yeri olmadığından hastane odalarında refakatçilik yaparak kendine yeni bir hayat kurmaya çalışan fazlasıyla tanıdık bir karakter Ülker Abla.
"Ağlayanın bir gülenin bin derdi var" diyor Ülker Abla. Ölümü göze almak
“Yani olmuyor , olmuyor istesem de
Kimse gelmiyor beklesem de ”
Soğuktu hava , bir kedi geldi yanıma yemek verdim ona. Kendi paramla aldığım salamdı , bunlar gerçekti , sanmayın ki yalandı.
Uzun zamandır kimse gelmiyor , kedilerden başka. Ya ben kedilere gidiyorum ya kediler geliyor bana. Soğuyor hava , soğuyor şehir , soğuyor dünya.
"Artık sesiz kalmak ya da yapmadığım şeyler için suçlanmak istemiyorum.
Bu dünyada ne kadar korktuğum ve çaresiz olduğum hakkında haykırmak istiyorum."
Zor bir geceydi benim için. Gece yarısı üçü geçiyordu. Son konuştuğum insana ölmek istiyorum ama intihar etmek gibi bir düşüncem yok demiştim. Ağladım biraz, yastığıma sarılıp uyudum. Yataktan mı yuvarlandım, ben mi kendime aşağı attım bilmiyorum. Durmak bilmeyen bir sarsıntı, yattığım yerden iki kez kalkıp yastığı aldım başımın altına ve yanıma.