ee noldu şimdi, okuduk sürüklendik güzeldi evet ama ne oldu? abicim bu kadar yükselmişken bir kitaba, ne ara nerde ne oldu.. hayda.. zibilyon sayfadan özet çıkar desen iki satırı ancak sığdırırım.
Onu da sayar söver böyle bir zihniyetin edebi değer sayılmasına lanet ederim. Kültürümüzü zedeleyen, maneviyattan yoksun bıraktıran her yazarın
her bir düşüncesini kınıyorum!
Toby haklıydı. Finn benim ilk aşkımdı. Ama Toby de ikincisi. Bunun acısı ince, soğuk bir nehir gibi tüm hayatım boyunca devam etmişti. İmzam oturacaktı büyük olasılıkla ve bir sürü vergi sezonu gelip geçecekti. Sonunda ortaçağ çizmelerimi gardırobumun arkasına atacaktım ve herkes gibi lastik ayakkabılar ve kot pantolonlar giyecektim. Belki uzak diyarların Kurtlar Kraliçesi olacaktım, belki de Kıskanç Kalpler Kraliçesi June Elbus olarak kalacaktım. Belki yıllarca Toby'nin ya da Finn'in yarısı kadar iyi bir insan bulmayı bekleyerek senelerce yalnız kalacaktım. Onların çeyreği kadar iyi birini. Ya da belki de bunu beklemeyecektim. Belki de bunun anlamsız olduğunu şimdiden biliyordum. Belki de sonsuza kadar asla sahip olamayacağım insanlara aşık olmak kaderimdi. Belki de sırada, aynı çaresizliği bana tekrar tekrar hissettirmeyi bekleyen, sahip olamayacağım birçok insan vardı. Ama belki de hak ettiğim şey budur. Hayır. Bu bana fazla iyi. Ben daha kötüsünü hak ediyorum.
Belki de tek istediğim Toby’nin kalbimdeki karanlık ormanda yaşayan kurtların ulumalarını duymasıydı.
Belki de o bu anlama geliyordu. Kurtlara Söyle Eve Döndüm."
Dünyadaki türlü türlü sevgileri düşündüm. Bir defada hiç düşünmeden on farklı türünü sayabiliyordum. Anne-babaların çocuklarına duyduğu sevgi, bir köpek yavrusuna, çikolatalı dondurmaya, evinize, en sevdiğiniz kitabınıza ya da ablanıza duyduğunuz sevgi. Ya da dayınıza. Bir bu tür sevgiler vardı, bir de diğer tüm sevgiler. İçine düşülen sevgiler; aşka düşmek sevdaya düşmek gibi.