Gövdemden bir şey geçti, gövdemden bir ateş geçti ve ben bu kitapları yazdım. Bana bile tuhaf ve inanılmaz gelen bir yanı var o dönemde böyle yazabilmemin. Gövdemden bir ateş geçti benim. Bazı durumlarda insanlar o ateşle kalırlar, öyle yüksek bir ateştir ki o; çarpılırlar, yüzleri çarpılır. Yüksek ateşli hastalıklar geçiren çocuklar vardır, yüzlerinde ateşten iz kalır. Ben de sanki öyle çarpıldım. Bundan ötesi yok.
Askerde zar zor okumaya çalışıp da okuduğum kitapları, okudum diye de işaretledim. Askerde kitap okuduğum için hor görüldüm ve "git sivilde ansiklopedi oku burası kitap okuma yeri değil " diye de uzman çavuştan çarpıldım.
İyi ki bitmiş Muazzez; itikadımı sağlamlaştırdın. Her gün adım adım isyana sürüklendim, annemden sıkı bir tokat yedim Muazzez, “Çarpılırsın tövbe de” diye sarıldı geçirdikten hemen sonra. Çarpıldım zaten anne, daha nasıl çarpılayım diye ağladım dizlerinde.
“Tövbe de” dedi, “vardır bunda da bir hayır...” Beni terk edişini, hayırlara vesile kılmak için didiniyorum epeydir Muazzez. Yağmur duasına çıkanlar gibi senin duana çıkıyorum her sabah. Oldukça sakin, oldukça temkinli, oldukça nazik başlıyorum, iyi halden kazanırım diye tekmil hazırlanıyorum. Diyorum; “Muazzez’i bir zaman hayatıma dahil ettiğin için teşekkürler Allah’ım, onu benden almanı da saygıyla karşılıyorum, tabii her şey bizim için, lütfûn da hoş kahrın da, tamam ama yine de Muazzez’i geri veremez misin?”
Annem, “Bak gör, daha iyisini nasip edecek Allah sana” diyor ama ben daha iyisini istemiyorum Muazzez.
Daha iyisi de Nobel’i alanın olsun.
"Bak, ben küçükken" demişti bir adam, "hiçbir farkı bilmiyordum, yani kim olduğuma ilişkin, sonuçta bir çocuktum, fakat ne zaman makine atölyesinde çalışmaya başladım, işte o zaman çarpıldım. Hayat ... insanlar sana emirler yağdırabilir, ve sen de yapmak zorundasın, çünkü işe ihtiyacın var. Fakat dahası, sana ne yapacağını söyleme hakkına sahipler, anlatabildim mi? Bu insanı yaralıyor, ama neyi şikayet edece.ksin ki?" Sana "emirler yağdıran" insanlara duyulan öfkeyle birlikte bu insanların aynı zamanda sana ne yapacağını söyleme hakkına sahip olduklarını da düşünüyorsan kafan karışacaktır.
Çingenem Rumen yazar Zaharia Stancu 'nun baş yapıtı. Bursa Kitap Fuarında gördüm ve aldım. Yazarı tanımıyordum. Bir kaç sayfa okudum ve çarpıldım. Sayfalar su gibi akıp gitti. Çok tatlı bir anlatımı var. 1971 yılında yayımlanmış. Benden 1 yaş büyüktü kitap. Çevirenin Atilla Tokatlı olduğunu görünce tereddütsüz aldım. Çingeneler yeryüzünün gezgin, dizgine vurulamaz, çok renkli ulusu. Dünya Savaşı sırasında yerinden yurdundan edilerek sürgüne gönderilen Çingenelerin çileli hayat mücadelesini olağanüstü bir anlatımla vermiş yazar. Çingenelerin hayat felsefesini öyle güzel anlatmışki tuğla gibi kitabı 2 günde bitirdim. Siz de okuyun. Çok seversiniz.
ÇingenemZaharia Stancu · Bilgi Yayınevi · 197113 okunma
Ben bir maksadımı hedef ederek yoluma koşup gidiyorum. İhtiyarsız, yolumda koşarken büyük bir adama çarpıp, o adam yere düşse, Desem : "Efendi, affet! Ben, maksadıma gidiyordum. Bilmeyerek çarpıldım." Elbette affeder ve gücenmez.
Bir gündü, hava ılık
Ve cadde kalabalık…
Bir kadın sapı verdi önümden dönemece;
Yalnız bir endam gördüm, arkasından, ipince.
Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim,
Çarpıldım, sendeledim.
Bir gündü mevsim bayat
Ve esnemekte hayat…
Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam;
Yalnız bir ahenk sezdim, çerçevede bir endam.
Ve tabutta, incecik, o kadın var, anladım;
Bir köşede ağladım…
Hayır hayır, doğru kelime şu : Çarpıldım. Çünkü çok güzeldi ve güzellik çarpardı kalp gibi. Bir şeyleri çarptığımı hatırlıyorum, elim kolum sızlıyordu, rafın demirini mi denk geldi yoksa insanın kalbine mi, hangisi daha acıydı bilemedim ama beni neyin beklediğini iyice merak etmiştim. Bir adım attım, birkaç küçük hamle daha.
Kuzey ülkelerinin edebiyatını her zaman bir başka sevmişimdir. Bu kitapt da uzun zamandır kütüphanemden bana göz kırpıyordu ve “Zamanıdır,” dedim. Incecik ama devasa bir kitap… Sakin mizaçlı, sıradan hayatlı bir edebiyat öğretmeninin okul çıkışında açılmayan şemsiyesi yüzünden başlayan sinir krizi anı ve sonrasında gelen kendine, hayatındaki insanlara dair yüzleşmesi… Dediğim gibi devasa, dolu dolu bir kitaptı ve okurken en yakın arkadaşı ve karısı ile ilgili kısımlarda ayrı çarpıldım. Kesinlikle yazarın diğer kitaplarını da okumak istiyorum.
DÖNEMEÇ
Bir gündü, hava ılık Ve cadde kalabalık....
Bir kadın sapıverdi önümden dönemece;
Yalnız bir endam gördüm, arkasından, ipince.
Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim,
Çarpıldım, sendeledim.
“Onu arındırıp temizleyen gerçekten felâh bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp saran da elbette yıkıma uğramıştır.”
Bu âyete çarpıldım... tutuldum.. vurgun yedim. Şems Sûresi’ne âşık oldum. Bu âyetteki arıtmayı herkes nefsi köreltme anlar.
Oysa nefsi olgunlaştırma şeytanı tökezletmedir. Toprağa tohum ekildiğinde yabancı her şeyden arıtıldığı gibi nefis de ilâhi ümitlerle arınır ve Allah’ın lütuf ve inayetine bırakır kendini.
Lanetliyiz biz
aklın paryaları
Niye çarpıldım?
Tanrı'yı gördüm
ve bu gerçekleşecek
Kendinizi hazırlayın:
çünkü un ufak olacaksınız
bu gerçekleşecek
Çaresizliğin ışığına bakın
ıstırabın parlamasına
ve karanlığa sürükleneceksiniz