Yoldaş Stalin acı olandan korkar ve şımarık bir prensesin damak zevkine sahiptir. Ben acı olanın tadını çıkarırım; acı, deneyimden doğar. Yaşamayı gerçekten bilenlerin ayrıcalığıdır. Sen de bunu tercih etmeyi öğrenmek zorundasın. Ne de olsa diğer her şey yok olduğunda, bolluğun içinde bile yine de acı olana sahip olma ihtimalin var
Belki de kocalar cumhuriyeti sadece kuşlarla değil, aynı zamanda yarasalarla, kertenkelelerle, ayılarla, solucanlarla ve bir ağaçtan evlilik yüzüğünün içine düşmeyi bekleyen diğer canavarlarla dolu garip ve ürkütücü bir yerdi.
Kitap bir oyun-hikaye kitabı. Kitabı okumaya başladığınız an sizi içine çekiyor. Hatta kitabın sonunda ağlama yada duygulanma uyarılarını şimdiden verebilirim. Ben ağladım. Kitap 10 puanı hak ediyor, okumanızı tavsiye ederim.
Minecraft SonCatherynne M. Valente · Doğan ve Egmont Yayıncılık · 202022 okunma
Marya o gece ısınmak için tavan arasındaki tüm kitapları yaktı. Onları aşağıya taşıdı, ama birer birer; çünkü Aralık onun gücünü yiyip bitirmişti. Onları kuzinede tutuşturdu ve dördü birden etrafında toplanıp ellerini uzattı. Sonuncusu Puşkin'indi ve Marya ağladı, ama gözyaşları olmaksızın. Çünkü ekmeğiniz olmazsa gözyaşınız da olmaz.
Tam istediğin türde bir kız; her zaman aç, yaralı ve muhtaç. Seni sevmeye yarayan bir makine. İçimde senin eserin olmayan hiçbir şey yok. Ekin kargası geldiğinde altı yaşındaydım- altı! Elinde eğip büktüğün benim bütün yaşamım. Büyüyünce ne olacaktım? Nasıl bir insan olacaktım? Saf ve mutlu biri mi? Bir kuşun kanadıyla hiçbir zaman bozulmamış olsaydım? Yeniden kendim olmak istiyorum. Altı yaşında olmak istiyorum. Bildiğim her şeyi bilmemek istiyorum. İvan tıpkı benden çaldığın yaşama benziyor.
"Umurumda değil Marya Morevna. Öp onu. Yatağına al, hatta vilayı da. Benim için bunların hiç önemi yok. Beni anlıyor musun karıcığım? Aramızda herhangi bir kurala asla ihtiyaç duyulmayacak. Açgözlü olalım, zulalayalım. Birbirimize huş dallarıyla vuralım ve birbirimizi zindanlara kapatalım; geceleri birbirimizin kanını içelim ve gün ışığında birbirimize ihanet edelim. Yalan söyleyelim, şehvetli olalım ve yüzlerce aşık edinelim; kar ayaklarımızın altında eriyene dek dans edelim. Çalalım ve şişmanlayıp yaşamın hazlarında yuvarlanmaya başlayana kadar yiyelim; onları ele geçirmek için birbirimizin elinden kapmaya çalışalım. Yalnız ölümümü bana bırak; bırak da bu tek şey kutsal, dokunulmamış ve gizli kalsın. Ben de kendimi altın tepside sana yemek olarak sunayım. Ama beni terk etme, beni asla terk etmeyeceğine yemin et ve hiçbir imparator benden üstün olmasın. Fabrikadaki kızları unut. Bencil ve zalim ol, hiçbirini düşünme. Ben bencilim. Zalimim. Eşim de benden geri kalmamalı. Seni zulamda saklayacağım Marya Morevna, benim kara aynam."
Marya o gece ısınmak için tavan arasındaki tüm kitapları yaktı. Onları aşağıya taşıdı, ama birer birer; çünkü Aralık onun gücünü yiyip bitirmişti. Onları kuzinede tutuşturdu ve dördü birden etrafında toplanıp ellerini uzattı. Sonuncusu Puşkin'di ve Marya ağladı ama gözyaşları olmaksızın. Çünkü ekmeğiniz olmazsa gözyaşınız da olmaz
Bu aşkla ilgili bir kitap. Ve hayat. Ölüm. Savaş. Kayıp. Umut. Umutsuzluk.
Hikaye hep aynıdır. Ölümsüz Koşey ve Baba Yaga, kaçırılan Marya Morevna (ya da Yelena ya da Vasilisa), onu kurtaran cesur Ivan... Bu hikayeler sayısız kez anlatıldı. Ama ya eğer? Ya Koşey, Yaşam Çarıysa? Ya o Marya'yı seviyorsa ve Marya da onu seviyorsa? Peki ya