Halil Cibran, "Aynı çatıyı destekleyen iki sütun gibi olun ama diğerine sahip olmaya başlamayın, diğerini bağımsız bırakın. Aynı çatıyı destekleyin: Bu çatı sevgidir" der.
On beş yıllık bir eşyanın ihtiva ettiği hüzün nasıl olur da silinir? Yitip giden her yılı, her hayatı, ayrı ayrı yüzümüze çarpan böyle bir garabetle, aynı çatı altında nasıl yaşanır?
Öğretmen debi zim köylüydü. Ama nedense okul denilen bina hepimizi birbirimize yabancılaştırmış, çocuklarıyla oynadığımız, evi ne gittiğimiz, o güne kadar "abla" dediğimiz kadını birden karşımıza "öğretmen" diye çıkarmış ve araya mesafeler koymuştu. "Resim yapın," dedi. Resim yapmak ... Ne demekti ki resim yapmak? Kendimi koca bir kara delikle karşı karşıya hissettim. Boşluk ... "Resim yapın" sözünün bendeki karşılığı boşluktu. Kalemi elime alıp, etrafımı izlemeye başladım.
Yanımdaki kızı izledim. Kalemi sıkıca kavramış, çizgiler çiziyordu boş sayfaya. Sonra o çizgileri bir çatı ile birleştirdi.
Bizim eve benziyordu. Ardından duvarlanna çizgiler yaptı.
Kapı ve pencere yaptı. Önüne bir ağaç çizdi. Bakıp aynı yaptım. Resim buydu işte.
Köydeki bütün çocuklar aynı şekilde ev resmi çizerlerdi. Toprak evlerin toprak damına inat çatılı evler ... lki mahallenin arasındaki uzak çeşmeye inat her evin önünde bir çeşme ... Ağaçlar. .. Olmayanları çizdiler hep. Ben de ... Kapının önünde bekleyen otomobiller, bisiklete binen çocuklar çizdim.