Lakin Türkler çayı bir başka severler. Çayı bir kutsal meymişçesine huşu ile ve kendi adabınca nuş ederler. İnce belli dedikleri ve illa ki çay içmek için imal edilmiş bardakları ve çay bardağının altına koydukları tabakları vardır. Hem çay öyle bir bardak içip de kifaf-ı nefs edecek bir mey değildir onlar için. Biri bitmeden biri hazır edilecektir. Sonra ağır ağır ve adabınca içilecektir. Hiçbir damlası ve hatta kokusu dahi heba edilmeyecektir.
Yalı camilerinde kumrulara martılar karışır. Deniz ve toprak iç içe. Denize inen aralık ve hemen üstünde yalı kahvesi. Ortada geniş saçaklı mermer çeşme. Lülesinin üstünde kara yağlıboya ile:“İçilmez” yazılı. Kahvenin çaycı barakası. Semaver, dizi dizi cezveler ve yaldızlı çay bardakları. Solda kayıkhane ve rıhtım. Kayıkhane iskele ile kahve arasına düşüyor. Küçük bir dalgakıran, dalgakıran denebilirse buna, el kadar bir iç deniz yapmış burada. Bir iki sandal, bir iki motor kıpırdamadan duruyor. Kayıkhane ile yüz yüz elli yıllık iki yalı arasnda parke döşeli yol. Balıkçılar orda.
Sayfa 62 - YKY Yayınları 2
Reklam
Ona göre isyan etmeyen, kurulu düzeni ve tekmil adaletsizlikleri tevekkülle karşılayıp Allah’ın rahmetinden Sual etmeyen kişi ottan böcekten farksızdır. Hayatın özü direnişte yatar. Ancak direnenler insan gibi yaşar. Geri kalan insanlar ikiye ayrılır: nebatgiller - her şeyle barışıktır bunlar- ve çay bardakları -pek çok şey ile barışık olmasalar da karşı çıkacak güce sahip değillerdir. Birinci grup en habisi ama ikinci grup en zavallısıdır.
Sayfa 227 - Metis YayıncılıkKitabı okudu
Bir gün dostlarından birine uğrayarak çay bardağı istemiş, çok güzel bir takımı beğenmiş, "Hakkı, bunları ayır, ben birini alıyorum, bu akşam tecrübe edeceğim" demiş. Fakat ertesi gün çay bardağını geri getirmiş. "Hoca, ne diye beğenmedin, bu güzel bardakları?" diye soran dostuna O dik sesiyle: "Hakkı, demiş, bardaklar güzel, ama bana uymuyor. Sabahleyin çayla doldurdum, şöyle bir önüme koydum, bir kendimi düşündüm bir ona baktım: nispetsiz... Hele, Hakkı Can, sen bana biraz daha büyüğünü bul.
Mutlu çağların küflü eskimiş çay bardakları sararmış pembeleriyle oradalar.
Alacakaranlıktaki Ülke
Ucuz şarap içerler, kötü sigara Ceplerinde mutlak, kıvrılmış bir gazete vardır. Bir gecekonduda nemli bir oda. Döşemenin üstünde telleri kopuk bir saz. Masanın üstünde çay bardakları, Ekmek kırıntıları, eski bir demlik. Onun altında gazeteler, kitaplar. Duvarlarda resimler ve yazılar... Naylonla örtülmüş bir pencere - camları kırık
Sayfa 37
Reklam
Ama üzmeyelim cesedi Kırmayalım ince belli Beyaz seslerle işlemeli Çay bardakları gibi
Annelerin seveceği damat/gelin adayı :))
Öyle demeyin, mesela şu çay bardakları çok mühim. Postacı bardakların altına kar gibi örtü serer ve bardaklar daima tepe üstü durur. Böylece yıkandıktan sonra içindeki sular son damlasına kadar akmış olur.
Çay varsa umut vardır
Ahh çay bardakları kırıldılar sana yine bu gece ☕☕
Açık Kalp Ameliyatı
Sana söyleyemediğim şeyler var Borsalar iflas ediyor kuşlar intihar edince çoktan seçmeli ölüyoruz yani hiçbir şey Ekonomi haberlerinden de anlamıyor ki kapıcılar, ne ekmek ne de süt belki de hepten! Hiçbir şey diyorum evet biraz gökyüzü biraz çarpım tablosu biraz da yoksul gramofon Matematiğe inanmıyorum, coğrafya defterime şiir dökülünce yalnız
Reklam
KES SİYAH ZÜLFÜNÜ HARAÇ EYLE İçinde senden başka ses yoksa o ev ölüdür, dedim. Olur mu, dedi, bir tek sen olsan bile o evin içi dünyayla doludur. Yalnızlığı biliyorum, dedim. Hayal ve hatıradan yapılmış zamanı biliyorum. İnsan yüreğinin bir başına gezdiği yerleri biliyorum. Yaşayan bir sesten söz ediyorum. Kendi kendine konuşmak yerine birisine bir söz söylemekten. İçindeki sesin bir başkasında can bulmasından. Bininci kez duyuyor olsak da, bize bakarak söylenmiş bir söze sevinmekten. Eşyalara bile hayat veren bir sesten. Kapının dışında bir şenlik alayı gibi çınlayan, "benim" sesinden. Fotoğrafların çerçevelerinden inip koltuklara oturduğu bir sesten. Elbette ölümü biliyorum! Ayda bir kez de olsa kapının çiçek açmasından söz ediyorum. Pencerelerin sokağa gülümsemesinden. Çay bardakları­ nın soluğumuzu kırmızıya boyamasından. Aynaların buğulanmasından. Muslukların şarkı söylemesinden. Acı da verse bir insanın hayatımıza dokunmasından. Odaların birdenbire sokaklarla dolmasından. Çatımıza konan yıldızın sabah bah­ çemize inmesinden. Tanrının, azıcık da bizim yalnızlığımızda soluk almasından söz ediyorum. Dünyanın en büyük yalnızlığının insan olduğunu elbette ben de biliyorum! 11
Ben de...
Hep öyle yaparım ben, çayı koydum mu bardakları da hazırlarım. Çay hazır olduğunda aramıza girecek hiçbir engel kalmasın, çayla birbirimize kayıtsız şartsız hazır olalım isterim.
Sayfa 59 - Çaysız olmaz...Kitabı okudu
384 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.