domates, coğrafi keşifler, parasızlık, ilim, bilim..
kahveden kapının önünde telefonla konuşmak için dışarı çıktım, bu sırada kapının önünde iki tane 18-20 yaşlarında genç duruyordu.. telefonla konuştum, dur dedim hazır dışarı çıkmışken bi' sigara içeyim.. sigara içerken dışarıda duran iki gencin konuşmalarına ister istemez kulak misafiri oldum.. gençlerden biri diğerine diyor ki; "kanka
SÖ: Yıllar önce Kütahya'dayız, bir dergâh için çini alıyoruz, akşam döneceğiz. Çini aldığımız yerin sahibi çok zarif bir zat, "Buyurun oturun, yemek yiyelim, çay içelim." diye teklifte bulunuyor. "Efendim, biz yolcuyuz, müsaade edin," deyince; "Efendim, hepimiz yolcuyuz," dedi ve kalıverdim orada. Adam mealen diyor ki, "Acele etme, he- pimiz yolcuyuz, burada kalan insan yok. Geleceğiz ve gideceğiz, iki kapılı bir han bu. Zamanın hakkını ver, Kütahya'ya geldiysen, misafirim ol." Benim açımdan ders mahiyetinde bir anekdottu bu.
Sayfa 77 - Turkuaz Haberleşme ve YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Sıcak Saklayın Gecelerimi
geçici ayrılık benimkisi ilkyaz çiçeğine gebeyim ağıtlar yakmayın adıma ben ölmedim ölmeyeceğim sıcak saklayın gecelerimi karlar altından çıkıp geleceğim düşlerinizin ateşinden ılık bir rüzgâr gibi eseceğim demlice bir çay koyun üstüne aç çocuk gibi besleyin sobayı nasıl tütüyorsanız gözlerimde öylece tütsün buharı uzunca serin yatağımı boyunca uzansın ayağım eleman deyince gece usulca kıvrılır yatarım can canım canlarım hazır mı koynunuzda yerim gün olur gecikmiş çocuk gibi bağıra çağıra gelirim Nevzat ÇELİK
Sayfa 1034 - Sosyal YayınlarKitabı okudu
DÜNYAYI İYİLİK KURTARACAK!
Simit almak için sıraya girdim. Sıra çok kalabalıktı. 20 dakika kadar sırada kaldım. Hemen önümde bir kız çocuğu ve babası var. Babası gömlek düğmelerini boğazına kadar düğümlemiş. Tertemiz giyinmiş ancak kıyafetleri eski. Ayakkabıları kösele, eski ve yazlık. Anladım ki güngörmüş bir adam... Çocuk iki de bir ‘’Hadi baba, acıktım gelmedi mi sıra
Başka bir gün dersi müteâkip yemeğe oturduk. Tesadüf eseri sofrada üç türlü patlıcan yemeği vardı. Üçüncü olarak dolma gelince gülmeye başladı ve şu hikâyeyi anlâttı: Eski devirde paşanın biri dalkavuğunun zekâsını, kudretini misafirlerine göstermek için huzuruna çağırır, sonra da patlıcanı medhetmeye başlar. Hiçbir sebzenin bu kadar çeşitli yemeği olmadığını, hepsinin ayrı lezzette bulunduğunu, her yemeğin kendine göre olan güzelliğini birer birer sayarken, dalkavuk da aynen iştirak ile paşayı te'yit eder dururmuş. Aradan bir çay fasli gelip geçtikten sonra, paşa, sözü yine yemekten açarak patlıcana getirmiş ve bu defa patlıcanın şeklinin biçimsizliğinden, çekirdeğinden bahsedip, hattâ "acı patlıcanı kırağı vurmayacağı darb-ı meseli'ni öne sürerek "Böyle bir söz hangi sebze için söy-lenmiştir? Doğrusu hiç hoşlandığım şey değildir." diye patlıcanın aleyhinde söze devam etmeye başlamış. Dalkavuk da: "Doğrudur efendim, hakikaten bir kere acısına tesâdüf ederseniz, ömrünüzde bir daha patlıcan yemezsiniz" gibi yâveler savurunca; paşa birden bire kızıp: "Yarım saat evvel patlıcanı medhettim, iştirak ettiniz; şimdi beğenmediğimi söylüyorum, yine beni tasdik ediyorsunuz. Bu ne biçim mizaçtır, nasıl karakterdir?" deyince, dalkavuk: "Paşam, ben zât-ı âlinizin dalkavuğuyum, patlıcanın değil." cevabını vermiş.
Sayfa 162Kitabı okudu
Pantolonlu Güneş Işınları
"Alexandra hala, kıyafetim konusunda son derece titizdi. Erkek gibi pantolon giyersem bir hanımefendi olmayı aklıma getiremezdim. Elbiseyle oyun oynayamayacağımı söylediğim zaman, Alexandra hala pantolon giymeyi gerektirecek oyunlar oynamamamı söyledi. Alexandra hala, küçük sobalarla, oyuncak çay takımlarıyla, tabaklarla oynamamı ve doğumumda
Reklam
Abdal ,hâli değişen demektir ,aptal ise değişmeyen. Abdal anlamak , aptal ise anlaşılmak ister. Abdal iyiliğin peşinden koşar, aptal ise çıkarının. Abdal anlar ve susar , aptal ise anlamaz yine konuşur. Abdal dünyadan kurtulmaya ,aptal ise dünyayı kurtarmaya çalışır . Abdal yaptığı kötülükten ,aptal ise yaptığı iyilikten pişman olur. Abdal yapmadığı iyilikten ,aptal ise yapmadığı kötülükten pişman olur. Abdal düşteyken uyarılınca uyanır ve utanır ,aptal ise ne uyanır ,ne utanır ,sayıklamaya devam eder . Abdal tebessüm etmeyi ,aptal sırıtmayı sever . Abdal sevdiğini beğenir ,aptal ise beğendiğini sever . Abdal aptalı bulunca susar ,aptal bulsada bulmasa da konuşmaya devam eder . Güzel deyince aptalın aklına ' KADIN ' gelir ,kadın deyince abdalın aklına ' GÜZEL' . Abdalın namazı kaçırma ihtimali yoktur , aptalın ise bahanesi çoktur. Abdal soru sormayı ,aptal cevaplamayi sever . Abdal çaya karışıp erimek ister ,aptal çay kaşığı gibi orada kalmak. Abdal kar tanesi gibi yumuşacık konuşur ,aptal dolu gibi sert . Abdal az kişiye çok , aptal çok kişiye az değer verir. Abdal azı bulursa sevinir ,aptal çoğu bulamazsa üzülür . Abdal düşünmekten uyuyamaz ,aptal uyumaktan düşünemez . Abdal yüreği sarsılınca kendine gelir , aptal yer sarsılsa da kendine gelmez.
651 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Yaklaşık ilk 150 sayfa karakterlerin, kurgunun içine temas ederek geçti. O kısımda pek keyifli bir okuma olmadı benim için hatta 'yine abartılan bir kitap' diye düşündüm. 300'den sonra olaylar geliştiği için olayları merak ediyorsunuz fakat yine karşımızda öyle ahım şahım bir derinlik yok. Kitabın verdiği havayla en çok çay
Sahilde Kafka
Sahilde KafkaHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20209,8bin okunma
Okunası Sıcacık Bir Hikaye
HASTA Sıcacık bir hikaye Apartmana yeni taşınmıştım. Kış aylarıydı. Dondurucu soğuk olan o günlerde en büyük keyfim, birinci kattaki dairemde elime bir çay alıp karın yağışını ve sokağı seyretmekti. Her sabah sokağa bakarken, birgün bir sokak çocuğunun apartmana rahatça girdiğini gördüm.Apartman kapı kilit şifresini de bildiğini görünce, ters bir
Beş günlük evlilik iznini bitiren Aziz işe yokuş aşağı koşarak kavuşur gibi erişti. Masasına oturup, eski çay bardağını önüne çektiğinde, oda arkadaşlarının, daktiloların, telefonların sevimsiz seslerini tekrar duyduğunda uzun bir hastalıktan çıkmış ve eski sıkıntılarına bakıp da artık babacan bir seyir tutturan bir adam gibi durdu. Duyduğu gerekli gereksiz her şeye incelikle ve detayla cevap yetiştirmeye, imdat etmeye kalktı, düşen her kâğıdı, biten her kalemi, yazmakta tutukluk eden műrekkepli kalemleri özenle tımar etti. Ta ki Necati Amca denilen üç aşağı beş yukarı dairenin en yaşlısı, "Bakın görüyor musunuz, evlilik ne bereketli şey, ne kutsi şey, şu dünkü burnu havada oğlanı efendi bir adam etmiş, hayırlı kadın diye buna denir, evlilik işte böyle faideli, böyle adamın dik burnunu indiren bir şeydir," deyince etraftan da koro halinde inceli kalınlı kısalı uzunlu bir dem tutulmuş, gibi oldu. Ortak kanaat gülbank gibi çekildi.
Reklam
Açık Kalp Ameliyatı
Sana söyleyemediğim şeyler var Borsalar iflas ediyor kuşlar intihar edince çoktan seçmeli ölüyoruz yani hiçbir şey Ekonomi haberlerinden de anlamıyor ki kapıcılar, ne ekmek ne de süt belki de hepten! Hiçbir şey diyorum evet biraz gökyüzü biraz çarpım tablosu biraz da yoksul gramofon Matematiğe inanmıyorum, coğrafya defterime şiir dökülünce yalnız
341 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Aslolan istikrardır.
Uzun zamandır kendime rutin oluşturmak istiyorum ama şu an kendimi hala bundan uzakta hissediyorum. Bazı şeyleri her gün yapmak, alışkanlığa çevirmek istiyorum o yüzden bu kitabı gördüğümde çok ilgimi çekti. Rutinlerle alakalı başka birçok kitap araştırdım, onları da okuyacağım. Bu kitabın içinde gerçekten yardım ettiğini düşündüğüm bakış açıları
Atomik Alışkanlıklar
Atomik AlışkanlıklarJames Clear · Pegasus Yayınları · 202210,3bin okunma
Abdal ,hâli değişen demektir ,aptal ise değişmeyen. Abdal anlamak , aptal ise anlaşılmak ister. Abdal iyiliğin peşinden koşar, aptal ise çıkarının. Abdal anlar ve susar , aptal ise anlamaz yine konuşur. Abdal dünyadan kurtulmaya ,aptal ise dünyayı kurtarmaya çalışır . Abdal yaptığı kötülükten ,aptal ise yaptığı iyilikten pişman olur. Abdal yapmadığı iyilikten ,aptal ise yapmadığı kötülükten pişman olur. Abdal düşteyken uyarılınca uyanır ve utanır ,aptal ise ne uyanır ,ne utanır ,sayıklamaya devam eder . Abdal tebessüm etmeyi ,aptal sırıtmayı sever . Abdal sevdiğini beğenir ,aptal ise beğendiğini sever . Abdal aptalı bulunca susar ,aptal bulsada bulmasa da konuşmaya devam eder . Güzel deyince aptalın aklına ' KADIN ' gelir ,kadın deyince abdalın aklına ' GÜZEL' . Abdalın namazı kaçırma ihtimali yoktur , aptalın ise bahanesi çoktur. Abdal soru sormayı ,aptal cevaplamayi sever . Abdal çaya karışıp erimek ister ,aptal çay kaşığı gibi orada kalmak. Abdal kar tanesi gibi yumuşacık konuşur ,aptal dolu gibi sert . Abdal az kişiye çok , aptal çok kişiye az değer verir. Abdal azı bulursa sevinir ,aptal çoğu bulamazsa üzülür . Abdal düşünmekten uyuyamaz ,aptal uyumaktan düşünemez . Abdal yüreği sarsılınca kendine gelir , aptal yer sarsılsa da kendine gelmez.
488 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.