Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.31
Bu kitap, Livaneli'nin de tabiri ile politik bir roman. Ütopik bir adada başlayan yaşantı yerini yavaş yavaş distopik bir ortama devrediyor. Şu anki dünya ülkelerinde egemen olan demokrasi biçimi, küçük bir adada yaşayan küçük bir topluluğun üzerinden aktarılmış. Geneli kapsayan bir ideoloji, özele indirilerek çok başarılı bir şekilde eleştirilmiş
Bir kitabın ardından en son ne zaman bu kadar heyecanlı olduğumu hayal meyal hatırlıyorum. Zerre alakası yok iki kitabın birbiriyle lakin sanırım benzer bir duyguyu Gölge Şehir'in ardından yaşamıştım.
Bir kitap bana çok sevdiğim bir filmi yahut kitabı hatırlatıyorsa böyle heyecan duyuyorum. Gölge Şehri anmam bu yüzden.
Gelelim Butimar'a. Kabul
800 syf.
10/10 puan verdi
Kitap son kitap olarak gayet iyi kurgulanmıştı.
Cehennem makinelerini okuyup bayılan biriyim ve bu serinin son kitapla birleşmesi beni çok mutlu etti. Sevindiğim kadar da Simon’ın yaptığı fedakarlığa üzülmüştüm ama yazar sonlara doğru toparlayabilmişti. Kitapta çok fazla duygu vardı. (Sebastian’ı da sayabiliriz )Aynı zamanda bu kitapta Alec ‘i çok daha iyi tanıdım ve Magnus ‘un neden o kadar kişi varken Alec’i seçtiğini anladım. Konusuna gelince Sebastian’ın
hedefleri bu kitapta daha da büyüktü ve o çok güçlüydü ancak cennet ateşi onu zorlayabilirdi. Clary ve arkadaşları bunu bilerek bir yolculuğa , Sebastian’ı yenmeye gidiyorlardı.
PEKİ BUNU BAŞARABİLECEKLER MİYDİ ???
Sadece bu kitapta bir değişiklik olarak Emma adlı bir karakter girdi kitabımıza bunun nedeni de bu kitap bittikten sonra başka bir seride Emma ‘nın okuyacağımız bir karakter olacağını düşünüyorum. Kitaba bayıldım kesinlikle okumanız gerek!!!:)
Adâb-ı Muaşeret (Görgü Kuralları) elimden düşürmek istemediğim bir kitap oldu. Çoğu kez kendimi sorguladım, eleştirdim. Kitap namaz, oruç, zekat ve bir çok konu hakkında merak ettiğim şeylere ışık tuttu. Gerek açık, anlaşılır ve sade olan anlatımı; gerek bir babanın evladına olan samimiyeti ile Mustafa Necati hoca bi çok konuyu ayetler ve hadisler ışığında dilinin döndüğünce anlatmaya, biz okurlarını aydınlatmaya çalışmış. Belki de bu kitap bir çoğumuzun hâlâ işlemekte dirayet gösterdiği günahlara engel olacak. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem "Sizden herhangi biriniz dine aykırı bir iş görürse onu eliyle düzeltsin. Eğer buna gücü yetmezse diliyle, şayet buna da muktedir değilse kalbiyle buğzetsin. İşte bu imanın en zayıf olanıdır." buyurmuştur.
Hani haktan titreyiş, hani gözlerinde nem?
Düşün ki iki yer var: Ya cennet ya cehennem.
Rabbim bilerek veya bilmeyerek işlemiş olduğumuz günahlardan ötürü bizleri bağışlasın inşallah. Şüphesiz ki o Rahman ve Rahim'dir. Şeyh Sadinin dediği gibi, 'Dostça şükür için söz söyleyemiyorum. Çünkü O'na lâyık şükrü bilemiyorum."
Bu kitabı yazarak bizleri aydınlattığı için Mustafa Necati beye çok teşekkür ediyorum. Allah ondan razı olsun.
"Ne kadar da sevimli ve huzurlu bir roman" diyerek başladığım bir kitap nasıl cehenneme döndü?
Her ne kadar çocukların nasıl canavarlaşabileceğini, ne kadar acımasız olabileceklerini bilsem de herhalde onları sevimli minik yavrular olarak görmekten kendini alamayan biriyim ki romanın bir avuç çocukla ilgili olduğunu gördüğümde şu
Fransız yazar Henri Barbusse’ün ilk kitabı olan Cehennem, 1908’de ilk defa okurla buluşmuş ve beklenmedik derece bir satış başarısı yakalamış. Bana katılır mısınız, bilmem lâkin, daima yazarların ilk kitaplarının en önemlisi ve iyisi olduğunu; ilk kitaptan sonrakilerde biraz tekrara düşme, ilkinin başarısına yakalamaya çalışan yazarların maraton
İhsan Oktay Anar'ın tüm kitaplarını okuduğum halde Amat'ı ikinci kez okudum. İkinci kez okumakla iyi yapmışım deyip diğer kitaplarını da tekrar okumaya karar verdim. Öncelikle yazar için şunu söylemek gerekir ki üslubu okura ilkin ağır geleceğinden okuma zevkini bambaşka bir şekilde tattıracak bu üsluba ilk kitabı olan 'Puslu Kıtalar Atlas'ı ile
Yüzümde tatlı bir gülümsemeyle okuduğum bir kitap. Doğrusu polisiye kitaplarını okumayı pek tercih etmem, ama bu kitabın üslubu okuyucuyu yormayan nitelikte olduğunu söylemeliyim. Karakterler, olay örgüsü, anlatım tek kelimeyle mükemmel.
İsyankar'ın kapağını görünce bende merak uyandırdığından alıp okumak istedim ve iyi ki almışım. Kitabın yazarı öyle güzel kurgulamış ki okurken insanı sıkmıyor oldukça akıcı bir konusu var. Bu okuduğum ilk distopya türündeki kitaptı. Kitabın konusuna gelirsek Edith adında bir kölemiz var ve Rouph'ta yaşamaktadır. Birde elitlerimiz var köleleri görmeden birbirlerinden ayrı zengin kesimde yaşayanlar. Rouph'ta hastalanan kölelere tedavi kesinlikle uygulanmıyor onlar hastalanamazdı başlarına bir şey gelirse ölmeye mahkumlar. İşte Edith gibi olan kölelerimiz böylesine acımasız bir yerde yaşam sürdürmektedirler. Edith bir gün kardeşi için fedakarlıkta bulunur ve bunun sonucunda kendini Suçlular ülkesinde bulur. Hayatının cehennem olacağını düşünen Edith aslında orada özgürlüğü bulur. Orada fırında çalışmaya başlayan Edith, Kyle adında bir çocukla tanışır. O zamana kadar sadece özgürlük için kafa yoran Edith, Kyle ile tanıştıktan sonra aşk için de kafa yormaya başlar. Kyle karakterine hiç mi hiç ısınamadım hayır amacı ne onu da anlamıyorum hem kıza yakınlaşıyor hemde hiçbir şey olmamış gibi kızdan bir anda uzaklaşıyor. Öte yandan Suçlular ülkesindeki diğer suçlular Kölelik ve Elitlik arasındaki farkı eşitlemek için savaş hazırlığı yapmaktadırlar ve aralarına yeni katılan Edith'in mükemmel fikri ile tüm planları bozup Edith'in planını uygulamaya geçirirler. Peki savaşı kim kazanacaktı? Final bölümü hiç ummadığım gibi bitti hiç beklemediğim bir şeydi resmen şok geçirdim merakla 2. Kitabı bekliyorum umarım çabuk çıkar
