Atatürk'süz bir cumhuriyet düşünülemezdi oysa
Ve 14 Mayıs seçimleri, gelmiş geçmiş bütün inkılapların en önemli aşaması değil de, ileri, fakat o inkılapların evrimine, tekamülüne bağlı bir aşama olarak pekâlâ gösterilebilirdi. Ve nihayet Atatürk'ün de bu gelişmede, herhalde bir payı vardı. Ve onu anmak şükran borcuydu. Halbuki Celâl Bayar bile, Millet Meclisi'nin dokuzuncu devresini açarken, eski gelişmeler ve Atatürk'ün adı, yalnız bir defa ve o da "Yurtta sulh, cihanda sulh" formülüne işaret ederken anıldı. Hülasa, yeni iktidarın ilk günü, pek iyi başladı denilemez. Hem Atatürk'ün, hem gelmiş geçmiş inkılapların, yalnız hatırlanmayışı değil de, bir nevi inkâr edilişi, iyi bir başlangıç sayılmazdı. Çünkü bu suretle, arkada kalanlarla bütün bağlar kopuyordu. Bütün köprüler yıkılıyordu. Sanıyorum ki bu bağların kopuşu, bu köprülerin böylesine yıkılışı, Demokrat Parti iktidarını ve Menderes'i, memlekette ve parlamentoda, yıllar yılı olgunlaşıp gelen tarihi gelişmenin biraz dışına atmıştır. Ve onlara, yeni bir devrin, yeni bir nizamın, ancak şimdi, yani kendileriyle başladığı gibi yanlış bir benlik şuuru vermiştir. Başvekilliğe kadar normal yollarla gelen Menderes'in bu ilk ve aşırı çıkışı, öyle sanıyorum ki, 1950-1960 arasındaki çatışmaların ve sonuçların meydan alışında önemli bir sebep, bir faktör olsa gerektir...
Sayfa 190Kitabı okudu
döktürsünler..
Ondan sonra bütçenin kabardığı, borçların çoğaldığı, ormanların kötüye kullanıldığı, hayatın pahalılaştığı, 1947'de bütçe açığının Marshall Planı'ndan, yani yabancı yardımdan kapatıldığı, 137 ton altın stokumuzun 4 tonunun yabancılara rehin edildiği vesaire gibi konuların tenkidi suretiyle Menderes'in hükümet nutku devam eder gider... Her gelen
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
Demokrat Parti'ye bu seçim zaferini sağlayan kanun, Demokrat Parti'nin değil, CHP'nin ve İnönü'nün eseriydi. Bu kanunu o istemiş, o hazırlatmıştı. Ama çok partili demokrasinin bayrağı şimdi onu uygulamak mevkiine geçmiş olan partinin omzunda olacaktı. Bu partinin başıysa, Adnan Menderes'ti. Çünkü Celâl Bayar cumhurreisliğine seçilmişti.
Sayfa 186Kitabı okudu
10 Mayıs 1946’da toplanan CHP Olağanüstü Kurultayı’nda İnönü, tek dereceli seçim sistemine geçilmesini ve kendisinin "değişmez genel başkan" sıfatının kaldırılmasını istedi. "Seçimi kaybedersek, kazanan partinin başkanının devlet başı olmasını doğal göreceğiz ve onu samimi bir hürmetle karşılayacağız" dedi. Kurultayda "tek
Sayfa 329Kitabı okudu
‘Seni padişah yapmak istediler, reddettin. Seni Halife yapmak istediler; kabul etmedin. Çünkü sen Türk milletinin özüydün. Celal Bayar 1953’te Atatürk’ümüz Anıtkabir’e nakledilirken söylemiştir. #EyBüyükAtatürk
Sayfa 237Kitabı okudu
Atatürk'ü paylaşamamak...
Çok partili döneme geçildikten sonra, Demokrat Parti ile Cumhuriyet Halk Partisi arasında Atatürk'ün mirasçılığı üzerinde bir rekabet başladığı görülmektedir. Demokrat Parti'nin kuruluş aşamasında düşünülen adlardan birinin Kemalist Demokrat Parti olması da bu hususu açıkça göstermektedir. Nitekim DP propagandası yürütülürken Celal Bayar'ın bir "milli kahraman" ve "Atatürk'ün değer verdiği kişi" olarak tanıtılması İnönü'yle bu hususlarda rekabet bakımından anlamlıdır. DP Atatürk sembolü üzerinden muhalefet yürütürken CHP'nin DP'yi Atatürk'ün ilkelerine tam uymadığı halde onu bayrak yapmakla eleştirdiği görülüyor. Örneğin 1947 başlarındaki Demokrat Parti Kongresi'nde partililerin Atatürk'ün kabrine çelenk bırakmak istedikleri halde girişlerine izin verilmediğine dair bir iddia ortaya atılmış ve Ankara Valiliği bunun üzerine bir tebliğ yayımlamıştır. Buna göre ziyaretlerin yapılageldiği ön kapıda tamirat olduğu için girişlerin o sırada Etnografya Müzesi'nin arka kapısından yapıldığı ve bunun içeriye alınmamak şeklinde sunulmasının doğru olmadığı, nitekim Bayar önderliğindeki bir grubun kabri ziyaret etmiş olduğu belirtilmiştir. CHP'nin önde gelen isimlerinden Nihat Erim ise DP kongrelerinde ve DP'li yazarların yazılarında CHP'ye büyük kin beslediğinin görüldüğünü ve Atatürk dönemini hedef alarak "Türk'ün yeniden doğuşu"ndan bahsedildiğini belirterek, durum böyle olduğu halde Atatürk'ün adının bayrak yapılmasını ibretle izlediklerini ifade etmekteydi.
Sayfa 118 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Demokrat Parti kuruluyor
Böylece, dörtlü takririn üç üyesi, partilerinden ihraç edilmiş, birisi de, milletvekilliğinden istifa etmiş bulunuyorlardı. Bu durumun tabii neticesi, elbette ki, kendi aralarında birleşmek ve savundukları "daha geniş milli murakabe'yi kurmak yollarını aramak olacaktı. Bunun tek yolu vardı: Yeni bir parti kurmak! Ama Celâl Bayar, henüz ve resmen CHP'den ayrılmış değildi. Yalnız milletvekilliğinden istifa etmişti. Nihayet temaslar, danışmalar, sondajlar, dedikodular ve hatta kararsızlıklardan sonra Bayar, 2 Aralık 1945'te CHP'den istifa etti. 4 Aralık 1945'te, yeni bir parti kuracağını basına açıkladı. Ve Bayar, 7 Aralık 1945'te, yeni partinin 85 maddelik tüzüğünü, ilgili makamlara sundu. Partinin adı, Demokrat Parti idi. Ve bu ad halk arasında, daha ilk günlerde, Demir Kırat şeklini aldı. Demir Kırat'ın asıl süvarisi kim olacaktı?
Sayfa 127Kitabı okudu
Celâl Bayar, 17 Haziran 1945'te milletvekilliğinden istifa etti. 25 Eylül 1945 grup toplantısında ise, diğer iki imza sahibi, yani Adnan Menderes'le Fuat Köprülü, "partinin iç durumunu bozmak için partide kaldıkları" gerekçesiyle Cumhuriyet Halk Partisi'nden ihraç edildiler. 27 Kasım'da da, Refik Koraltan için ihraç kararı alındı. CHP grubunun bu davranışları, elbette ki, bir uzak görüşlülükten yoksundu.
Sayfa 127Kitabı okudu
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.