Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Türk Edebiyatının Hüzünlü Prensesi: Tezer Özlü
Tüm yaşama cesaretini bu kahrolası dünyayı, yaşanır bir dünyaya dönüştürmeyi başarmış ölülerden alır.
Psikiyatrist Cem Mumcu "Ölmeden Önce Mümkünse Yaşamanız Gereken 1 Hayat" kitabında "Depresif bir bireyi iyi olmaya zorlamak kadar ona zarar verecek hiçbir şey yoktur." diyor.
Sayfa 136 - Eksik Parça YayınlarıKitabı okudu
Reklam
O
Hepimiz "o" nu ararken neden kimse kimseye "o" olamıyor
Sayfa 116
Bilsem ki sen değilsin, unuturdum. Bilsem ki sensin, bütün hatırlamaları bırakırdım ayağının ucuna. Kendimi bırakır sen olurdum. O yüzden daha şimdiden, sen gelmeden senin düşlerini görmeye başladım.
Kaygan bir zemine çevirmeliyim zihnimin yatağını. Anladığım şeyleri anlaşılmaz sözlerle mırıldandım. Ben anladım tabii. Sonra amuda kalkıp tersini denedim. Anlamadığım şeyleri düşünüp onlara anlamlı isimler verdim. İçimi bir mağara duvarına çevirdim. Kendimi avladığım resimler yaptım içime. Ben kanıyorum ama kuşkular devam ediyor. Kanımın içinde kıpırdayan solucanlar soru işaretlerine dönüşüyor.
Reklam
Korkması bile yasak olan çocuklar diye bir şey var değil mi? Halbuki ne çok korktuk birbirimizi kaybetmekten. Ağız tadıyla korkmak ne güzeldi değil mi?
Beklenti azlığı sükunetle varolan her şeyi korur mu ki?
Bildim ki sen benim tuvalimi keserken bile senin öfkene kulak kesilmeliyim. Beni sevmekten nasıl da korktuğunu anlamak istedim. Bıçağının ucunda kanarken, acımdan çok korkunu anlamam için, akan kanın renginin benim değil senin kırmızın olduğunu bilmem lazım.
Reklam
Boş bir sayfayı doldurmak için ona bir ses, bir hareket, bir renk ekleyebileceğin kadar bir susuş da ekleyebilirsin. Susman, senin bir renginle hatta asıl renginle boyar sayfayı. Sayfanın da bunu anlaması, bu rengi görmesi gerekir. Boşluğundan daha fazla ne tanımlayabilir ki seni?
Küçük ve alabildiğine derin olan içine olta atabilecek bir kimsesi olsaydı çok büyük bir değişikliğin olduğunu en azından hissedebilirdi.
Ama sen yine de yalanlara kanacaksın. Bunu sırf korkundan yapacaksın. Sana korkmayı, sana savunmayı, sana kaçmayı, sana saklanmayı, sana hesabı, sana tedbiri salık verecekler çünkü biteviye. Bütün bunlar için daha fazla kendinden uzaklaşman, daha da yalnızlaşman gerekecek. O zaman daha da fazla bana ihtiyaç duyacaksın, ama benim ben olduğuma hiç ikna olamayacaksın. Hep tamlığı arayacaksın yine. İnanmadan, emin olmadan arayıp duracaksın. Onu senin, bizzat “kendi”nin, hemen şimdi yapmaktan başka şansın yokken, aramakla bulabileceğini umut edeceksin. Kaybetmekten korktukça kaybetmekten korktuğun yeni şeyler edineceksin. Hep daha çok kaybedecek şeyin olacak sahip oldukça. Daha da güçsüzleşeceksin. Korkularına yeni savunmalar alacaksın, onları da savunacak başka yeni savunmalar… Delirmekten korktukça delireceksin. Kendi deliliğinden kaçıp çoğunluğun deliliğine sığındıkça güvende zannedeceksin kendini.
Ölmemek için yaşayan kalabalıkların içinde kimi ruhlar yaşayarak ölürler. Hayatın içine ve işine karışırlar. Huzursuz görünürler. Huzursuzdurlar. Hayatın “bela evi” olduğunu bilirler. Köklü, gövdeli ve dallıdırlar. Hem böceklerle hem yıldızlarla oynaşırlar. Anlamaya çalışırlar. Anlatmaya çalışırlar. Canları yanar, can yakarlar. Kuytusuna saklandığınız değerlerin ne kadar değersiz olduğunu hatırlattıkları için korkutucudurlar. Tüm bu derinlikli hakikatler gibi zordurlar ve keskindirler. Ama hepsinden önemlisi aynadırlar. Kendini seyrederken kendine seyretmeyi gözü yemeyenler için uzaktırlar.
Başı sonu belli sandığın ipler birbirlerine dolandıkça anlam kazanır her şey.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.