Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İhtilalin en kritik ve en gerekli aşamasında, hiçbir sorumluluk almamış olan General Cemal Gürsel Komite'nin başına getirilir.
Cemal Gürsel'in uçağı saat 11.00'de Güvercinlik Havaalanı'na inerek, ihtilalin Başbakanlık koltuğuna oturur.
Reklam
Şampiyonlar ligi tam liste,
Çanakkale savaşlarının diğer önemli bir sonucu ise; Çanakkale Savaşı'na katılarak üstün bir savaş tecrübesi kazanan subay kadrolarının İstiklal Savaşı'nın komutanlarını oluşturmalarıdır. Çanakkale'de savaşan ve İstiklal Savaşı'nda da görev alan komutanlar arasında şunlar bulunmaktadır: M. Fevzi (Çakmak) Paşa, Cevat (Çobanlı) Paşa, Yakup Şevki (Subaşı), Kazım (Karabekir), İzzettin (Çalışlar), M. Selahattin (Adil), Şükrü Naili (Gökberk), Mehmet (Arif), Kemalettin Sami, Fahrettin (Altay), Kazım (İnanç), Nihat (Anılmış), Nazif (Kayacık), Cemil (Conk), Kazım (Sevüktekin), M. Munip (Uzsoy), Veysel (Özgür), M. Emin (Yazgan), Reşat (Çiğiltepe), M. Şefik (Aker), A. Sami (Sabit), H. Nurettin (Özsü), M. Sabri (Erçetin), Nazmi (Solok), Mehmet Hayri (Tarhan), İsmail (Hakkı), Ahmet Fuat (Bulca), Nuri (Conker), Alaeddin (Koval), H. Hüsnü (Erkilet), Ahmet Naci (Tınaz), Osman Zati (Koral), Ahmet Zeki (Soydemir), Mehmet (Nazım), A. Fuat (Cebesoy), Cafer Tayyar (Eğilmez), M. Rüştü (Sakarya), Nazif (Kayacık), M. Muhittin (Kurtiş), Salih (Omurtak), Abdurrahman Nafiz (Gürman), Nuri (Yamut), Fevzi (Mengüç), Cemal (Gürsel), Muzaffer (Alankuş).
Sayfa 69 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
27 Mayıs Devrimi, Kemalizm'in temel felsefesi ne, devrimci ve ilerici doğrultusuna dönmüştür. 27 Mayıs Devrimi'nin hemen ertesinde, Behçet Kemal Çağlar'ın başkanlığında Atatürkçüler ile eski Halkevciler bir araya geldi ve örgütlenme konusunda anlaştı. Devrimin önderi Cemal Gürsel'in de uygun görmesi üzerine 1960 tarihinde, Türk kültür ve bilim insan larıyla sanatçıları, "Türk Kültür Derneği"ni kurdu. Behçet Kemal ve arkadaşları, Halkevlerinden yetiş- miş kadrolarla ilişki kurarak; Türk Kültür Derne ğini tıpkı Halkevleri benzeri biçimde ülke düzeyinde geliştirmek için çalışmaları yoğunlaştırdı. Türk Kültür Derneği, daha sonra 12 Nisan 1961'de, kamu yararına dernekler arasına alındı. Türk Kültür Derneklerinin çalışmaları kısa zamanda genişleyince ilgili çevrelerde yeni bir Halkevleri arayışı gündeme geldi. Dernek içi çalışmalar gelişince yeni bir tüzük komisyonu kuruldu ve Ceyhun Atuf Kansu'nun başkanlığında hazırlanan yeni tüzükte Türk Kültür Derneği'nin halkevi veya halkodası adı altında şubeler açabileceği benimsendi. Cemal Gürsel ve arkadaşları, doğacak tepkilerden çekindiği için Halkevi adının kullanılmasına karşı çıkıyor; Türk Kültür Derneği'nde toplanan aydınlar ise Halkevleri'nin yeniden canlandırılabil mesi için halkevi ve halkodası adı altında örgütlen- meyi savunuyordu. Yeni tüzük tasarısı, iki kesimin isteklerini uzlaştırıcı biçimde hazırlandı; hem Türk Kültür Derneği adı korundu hem de Halkevleri'nin yeniden açılması benimsendi.
Sayfa 37 - İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE YAYINLARIKitabı okudu
hava kuvvetleri
Daha çok muhafazakar olarak değerlendirse de Hava Kuvvetleri de benzer özellikler sergiler. Sözgelimi 1960 darbesinin ertesi günü Adnan Menderes'in kaçışında yetersiz kalan Hava Kuvvetleri'dir; Menderes o sıra­ da ülkedeki en önemli hava üslerinden birinin bulunduğu Eskişehir'dedir. Talat Aydemir'in 22 Şubat 1962 tarihli ilk darbe denemesinde Cumurbaş­kanı Cemal Gürsel, Etimesgut hava üssüne sığınmış, İsmet İnönü hüküme­ti de yine Talat Aydemir'in iki darbe girişimini bastırmak için Hava Kuvvet­leri'ni kullanmıştır. 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 tarihli bu olaylarda jet­lerin taraması sonucu üç Harp Okulu öğrencisi ölmüştür. Bununla birlikte, 60'lı yılların sonuyla 70'li yılların başı Hava Kuvvetleri adına bir dönüm nok­tası oluşturur. Daha önce de gördüğümüz üzere Hava Kuvvetleri sosyalist eğilimli karizmatik lider Muhsin Batur'un önderliğinde kısa sürede sol siya­si güçlerin müttefiki haline gelmiştor. Örneğin 12 Mart 1971-1 Haziran 1972 arasında, solcu damgası yiyen subay, astsubay, harp okulu öğrencisi 388 ha­vacı "askeri disipline uygunsuz davranışlarından ötürü" ordudan ihraç edil­miştir. Bu sayı Kara Kuvvetleri'nde 268, Deniz Kuvvetleri'nde 120'dir.
27 Mayıs 1960 devrimi O'nu ümitlendirmiş, pek çok kişi bu devrimden kişisel fayda ümit ederken, O, cahil, kısa görüşlü ve kıt akıllı kişilerin 1946'dan itibaren giderek artan bir yaygınlık ve cüretle küllendirdiği Atatürk aydınlanmasının korlarından yeni bir aydınlanma ateşi tutuşturmanın ümit ve heyecanıyla Rönesans ve hümanizma konusunda bir seri yazı planlamış, seminerler düşünmüş, eğitim plânlaması için "Onbirler Komisyonunda"-6 Ekim 1960'da Çankaya'da Cemal Gürsel başkanlığında yapılan toplantı ümitlerini kırmış olmasına rağmen- görev kabul etmişti. İlginç ve karakteristik bir rastlantı neticesi son yazısının konusu "Garba yönelme nedir?", bunun da son cümleleri: "Çare Fikret'in dediğidir: Hak bellediğin yolda yalnız gideceksin!.. Üzülmemeli; çünkü hak yolunda yalnız kalındığı görülmemiştir" olmuştu.
Sayfa 10
Reklam
Devrim Arabalarının Hazin Sonu
"Haziranın ortasında Devlet Demiryolları ve Cer Daire- sinden yönetici ve mühendisleri bir toplantıya çağırmışlar. Fikrin Erbakan'dan alındığı, Cemal Gürsel'in uygulamaya koyduğu proje, Ulaştırma Bakanlığı'nın, 'Ordunun cadde binek ihtiyacını karşılayacak bir otomobil tipinin geliştiril- mesi görevinin TCDD işletmesine verilmesini' duyurduğu yazısıyla başlamış. Projeye 1.400.000 lira ödenek ayrılmış. 129 günde, proje aşaması çıkınca 90 günde tamamlanma- sı, 29 Ekim'e yetiştirilmesi istenmiş. Eskişehir Demiryolu Fabrikası'nda dökümhane olarak yapılan ama kullanılma- yan bir bina şartlara uygun hale getirilmiş. 48 mühendis, 200 kadar işçi gecelerini gündüzlerine katarak, öncelikle siyah ve beyaz olmak üzere 2 Devrim otomobilini son gün törene yetiştirmişler. Hatta siyah olanın kaportasının son kat boyası, götürülürken trende yapılmış. Önlem almak adına benzin depolarını boşalttırmışlar. Ankara'ya sabaha karşı varan trendeki iki otomobil Sıhhiye semtindeki de- miryolu fabrikasına indirilmiş. Manevra yapabilecek kadar, tahmini birkaç litre benzin konmuş. Zaten asıl ikmal Sıh- hiye'deki mobil benzin istasyonundan yapılacak, ardından Meclis'e gidilecekmiş. Devrim otomobillerinin kalabalık eskortla yola çıkması, mobile uğramadan Meclis'in önüne gitmesi üzerine durum anlaşılmış. Acilen benzin getirtil- miş ve birine konmuş. Diğerine konmasına fırsat olmadan Cemal Paşa gelip de arabaya binince ikmal yapılamamış.
Sayfa 191 - AlfaKitabı okudu
“Türkeş ile Cemal Gürsel’in ilk münasebeti 1942 yılında gerçekleşmiş ve Türkeş, Gürsel ile kendisi arasında “Ziya Gökalp’in fikirlerine bağlılık, memleket sevgisi, milliyetçilik” gibi müşterek tarafları bulunduğunu, bundan ötürü aralarında önemli bir “muhabbet” geliştiğini ifade etmiştir.”
Sayfa 110
Devrim Arabaları
Cemal Gürsel, Şükrü Er'e raporlar ışığında otomobil üretiminin mümkün olup olmadığını sordu. Er'in cevabı ise son derece manidar ve düşündürücüydü: "Kongre kararları iyi oldu fakat otomobil yapamayacağız. Zira memleketi yönetenler, yetkililer, sorumlular bu işe inanmıyorlar ve karşıdırlar. Sanayi Bakanlığı'ndaki görevliler bile memleketin kalkınmasında şeftali yetiştirmeyi daha cazip ve uygun buluyorlar. İthalatçılar telaş içinde, yılda bir milyar liralık satış mevzubahis. Propaganda için her türlü masrafı göze alıyorlar. Belli başlı gazeteler ithalatçıların organı halinde ve konuya karşı amansız savaş açtılar. Bu hava ve şartlar altında otomobil yapılamaz. İnanan insanlar yetki ve sorumluluğu devralmalıdır."
Sayfa 57 - Kopeknik KitapKitabı okudu
İlk otomobilin hikayesi
Endüstrinin çekirdeğinin bile bulunmadığı Genç Cumhuriyette, Cer Atölyesi'ni önemli görevler beklemekteydi. Adı her ne kadar Cer Atölyesi olsa da, aslında bir fabrika gibi çalışıyordu. Haziran 1961'de Devlet Demiryolları Fabrikaları ve Cer Dairelerinin yönetici ve mühendisleri, Ankara'da bir toplantıya çağrıldı. Toplantıda Ulaştırma
Sayfa 50 - Business DergisiKitabı okudu
Reklam
1960 ve 1980 askeri müdahaleleri:
Yirmi yıl arayla gerçekleşen iki darbe arasındaki (1960 ve 1980 darbeleri) öğreti ve uygulama farklılıkları nasıl açıklanabilir? Doğru­ ya doğr u , iki darbede de en azından retorik olarak Kemalist ilkeler uyarın­ca yeni bir rejim oluşturmak amaçlanmıştır. Cunta lideri Kenan Evren 12 Eylül 1980 günü radyo ve televizyondan yayınlanan bildirisinde, silahlı kuvvetler mensuplarından askeri hiyerarşiye uymalarını; disiplinli yurtse­verler olarak hareket etmelerini; anarşiye, bölücü entrikalara, teröre, ayrıca Atatürk ilkelerini savunmak amacıyla komünist ve faşist ideallere karşı fiilen mücadele etmelerini ister. Milli Birlik Komitesi lideri Cemal Gürsel de 1960 darbesini temelinde Atatürk'ün eserini ve büyük reformlarını yıkma­ya kalkışanları hedef alan bir eylem olarak değerlendirir. Bununla birlikte, 1960 darbesi sıkı bir reformculukla ilişkilendirilirken, 1980 darbesi bunun tersine, açıkça gerici olarak nitelenir. Jean Marcou'nun önerdiği şekilde, 1961 anayasasının başlangıç bölümüyle 1982'ninki karşılaştırıldığında, bu doğrulanır. 1961'de devrim olarak nitelendirilen silahlı kuvvetlerin müda­ halesi "[ ... ] bir demokratik anayasal sistem kurmayı", "ve bu kurulan yeni anayasal düzenin korunmasını özgürlüğü, adaleti, birlik ve bütünlüğü se­ven ulusun çocuklarına" bırakmayı amaçlarken, 1982'deki darbe "Türk devletinin kutsal varlığını güvence altına almak için kanlı bir iç savaşın çık­ması"nı engellemeyi hedefler.
60 İhtilali'ni gerçekleştirenler kendilerini partilerüstü gördüler
27 Mayıs ihtilali"ni gerçekleş­tirenlerin Demokrat Parti'ye olan düşmanlıkları kesinse de, toplu olarak İs­met İnönü'nün Cumhuriyet Halk Partisi'ne bağlılık hissettikleri söylene­mez. Milli Birlik Komitesi Başkanı General Cemal Gürsel ve "ılımlılar" ge­nel hatlarıyla CHP lehine bir politika izlerler izlemesine, ama komitenin "köktenci" üyeleri partizan tartışmalar içinde kendilerini riske atmayı açık­ça reddederler."
60 Ihtilalinde 14'ler grubunu kurşuna dizme fikri:
Yurtdışına memuriyete gönderilecek olan subaylar, ilk önce "Mürted Hava Üssü'nde" güvenlik gerekçesiyle nezaret altında tutulmuşlardır. Bu noktada, Milli Birlik Komitesi üyelerinden Hay­dar Tunçkanat'ın, tasfiye edilen 14 üyeyi "vatana ihanet" gerekçesiy­le, "kurşuna dizilmeleri" teklifinde bulunduğu iddia edilmektedir. Türkeş, bu hususu, Cemal Gürsel'in, dış basına "14'ler dua etsinler ki işin içinde ben vardım. Yoksa hepsi de kurşuna dizilecekti" sözlerini sarf ettiğini ileri sürmek suretiyle zımnen tasdik etmiştir.
Cemal Gürsel'in mektubunda sıralan­dığı gibi birikirse, toplum hasta demektir. Yani bir toplumda eğer din simsarlığı yapılırsa, coplu, silahlı kuvvetle üniversitelere saldırı­lırsa, meydanlarda hak ve hürriyet için gösteri yapan gençlere çul­lanılır ve bu meydanlardan taşan çığlıklar yeri göğü çınlatırsa, hula­sa toplumun ruhunda gelişen çağdaş ve ileriye müteveccih hamleler zorla, baskıyla bastırılır zannedilirse, suiistimaller alır yürür, hatta suiistimal, bir nizam-ı alem haline gelirse ve fazla olarak da bir ik­tidar, tıpkı bu mektubun yazıldığı zamanki iktidar gibi: - Ben'im, başkası yok! derse, o zaman ve o ülkede Gürsel'in bu mektubunu, her gün va­tandaşa yaymak, her gün bu nasihatlere ihtiyacı olanlara duyurmak, galiba bir toplum vazifesi halini alır.
Sayfa 394Kitabı okudu
İstanbul Erkek Lisesi İngilizce öğretmeni Orhan Yet- ker de, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel gibi düşünür ve Yuri Gagarin'e insanlığa yaptığı büyük hizmetten dolayı kendisini kutlayan bir mektup yazar. Yetker öğretmenin yaptığı, o yıllarda büyük bir hatadır. Çünkü, Amerika'ya gönderilecek bir zarfı yalamanın ülkeyi tehdit edecek bir yanı görülmezken, üstüne Sovyetler Birliği'nde bir adresin yazıldığı zarfı postaya vermek büyük bir suçtur! Zavallı öğretmen "büyük" bir toplumu yöneten "küçük" kafalılar tarafından tutuklanarak, Örfi İdare Mahkemesi'ne gönderilir!..
Sayfa 21 - Türkiye iş Bankası kültür yayınları 45 basım
290 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.