Yılbaşı gecesi Tarlabaşı'nda bulunan bir erkek cesediyle başlıyoruz hikâyeye. Başkomiser Nevzat, yardımcısı Ali ve kriminologumuz Zeynep, cinayet için şüphelileri sorguya çekerek ve delilleri toplayarak yola koyuluyorlar. Olay bir cinayetle başlıyor ama kitabı okudukça içimizi ısıttığı kadar yüreğimizi burkacak hikayelerle de karşılaşıyoruz. Örneğin; Tarlabaşı'nda kentsel dönüşümden faydalanıp oradaki yaşayanlara zulüm edip mallarına zorla el koyan mafya babalarına, imar çakallarına , kitapta ismi geçen birkaç gencin geçmişi Gezi Parkı protestolarına dayanıyor, yazar bunu da boş geçmeyerek Gezi Parkı olaylarına da değiniyor, sevgilisi ,Evgenia'nın Yunanistan'dan akrabaları gelir geçmişimizde bu topraklarda yaşanan en büyük utanç günlerinden biri olan 6-7 Eylül olaylarına da bu vasıtayla değinir yazarımız..
Ve Başkomiser Nevzat'ın ''Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'' kitabın da adını taşıyan lakabından nasıl vazgeçmek zorunda kaldığı hikayesi beni baya etkiledi. Katili arama çalışmaları sürerken Kara Nizam , Barbut İhsan , Saltanat Süleyman, Pire Necmi , Janti Cemal, Titiz Tarık , Klarnetçi Sadri , Jale, Çilem,Azize vb. gibi karakterler çıkıyor karşımıza. Katil hem herkes olabilir hem de hiç kimse olmayabilir. Böyle karışık bir durum derken hiç ummadığınız bir yerde ipin ucunu yakalıyor Başkomiserimiz ve bütün sorular cevaplarına kavuşuyor.
Keyifle okuduğum bir Ahmet Ümit romanıydı. Herkese tavsiye ederim.