Tahir Olgun diye bir edebiyat hocası var, kitaplar yazmış. Onun 52 yıl önce yazdığı kitabı var: Edebiyat Lügatı. İmgeye eskiden "hayal" deniliyor. Hayal... Sözlüklere baktım. Sonra pratiğini gösterdiği için o Edebiyat Lügatine baktım. Hayal sözcüğünü "h" harfine almamış. Yani imge önemli değil o kadar. Sözlükte şöyle yazılı: Imge yan yana gelmesi güç olan iki durumun, iki nesnenin bir arada adını etme sanatı. Yani yan yana bulunma sanatı. Diyelim ki "kışla"yı alalım. "Kışla"nın imgesini bulmaya çalışalım. Birisi dese ki. "Kışlanın yanına bir kuş kondu." İşte eski imge bu... Aslında bu bir şey ifade etmiyor ve bence imge değil. Belki onun önünde ki bir dize bunu bir imge hâline bütünüyle onlarla birleştirerek bir imge hâline getirebilir. Ama bir başına imge değil. Şöyle diyelim: Biri de kalksa dese ki, "Kışladan ses geliyor." Bu bir imgedir. Bu öyle bir imge ki, Necip Fazıl'ın bir şiirine gönderme yaparak "Yemen Türküsüne" kadar gider.
Sonra düğüncelerimiz davranışlarımızı etkiler. Davranışlar zamanla alıskanlığa dönüşür. Alışkanlıklar da karakterimizi belirler. Karakterimiz ise kaderimizin akışını belirleyen en önemli nedendir.
Derlerki bir kişisel gelişim kitabı sadece %30'luk kısmını okumanız yeterlidir. Gerisi hep bildiğiniz şeylerden oluşur. Bu kitap bunu gerçekten kanıtlıyor. Zaman kaybı
Siz kendi geminizin kaptanısınız, nereden gelirseniz gelin ve nereye giderseniz gidin... Hayatınızın rotasını siz belirliyorsunuz. Geleceğinizi siz çiziyorsunuz. Kaderiniz olduğunu düşünerek önünüze çıkan engellere bağımlı kalmak zorunda değilsiniz.