Allah bir kudsî hadîs’te, “Ben insanın en büyük sırrıyım ve insan benim en büyük sırrım!” buyuruyor. Yine: “Ben kulumun zannı içindeyim!” buyuruyor. İnsan bilse de bilmese de, O’nun kulu ve buyruğunda... “Bilse de, bilmese de”; O’na imân edenlerin ve etmeyenlerin bu nitelikteki zanları yanında, karşılığı hesabta görülmek üzere yaptıkları her işte de zamanın gayeliliğinden kopamaz mânâsında bu nitelik... Zann: Tahmin. İhtimâllere dayanır düşünce. İstikbâl düşüncesi. Sonraya âit... Zann: Sezme. Sanma, şübhe... Hadîs: Bazı zan vardır ki günahtır... Zan: Ayıp.): 276.
Kenare: Kıyı, kenar. Sahil, deniz ile karanın bitiştiği yer. Kucaklama, kavuşma. Köşe, uç. Son, nihayet, ahir. Etrafı çevrilen, ihata edilen şey. Çember: 276.
Mansus: Nass ile sabit kılınmış. İzhâr ve beyan edilmiş: 276.
Ru’: Kalb, fuad. Kalbte korku arız olacak yer. Zihin ve akıl: 276.
Hat’are: Bir hâl üzerine karar etmeyip devamlı değişmek: 1275= 276.
Vera’: Takvanın ileri derecesi: 276.
Kumarbaz: Uman, kazanmayı ümit eden. (Ümit istikbâle ve hazırda olmayana olur.): 276. Evreng: TAHT. Şan, şeref, nâm. Zinet, süs. Akıl, irfan. Hoş hallilik. Mekr, hile. Güzellik. (Abdülhakîm Koltuğu bahsini hatırlayınız.): 277= 1276.
Temmuz 2012, SURET- ŞEKİL, HEBA’DAN, ÂHİR, İbda Yay.