112 syf.
·
Puan vermedi
Kaçan, Kovalayan, Yakalanan olmak üzere üç bölümden oluşan bu öykü kitabında bazı öyküler ufak ayrıntılarla birbirine bağlanmış. Düş ve gerçek arasında da geziyor kalemi, hayallere de acıtan gerçeklere de dokunuyor. Bazen bir şehirde, bazen bi kasabada, bazen uzak bi iklimde kaçan, kovalayan, yakalanan insanları anlatıyor.
Düşkaçıran
DüşkaçıranCemil Kavukçu · Can Yayınları · 2011224 okunma
"Sen çok kitap okuyorsun, tamam; ama şunu bilmiyorsun: Okunması ve anlaşılması en zor kitap doğadır." (Madenci)
Reklam
"Sen aslında serüveni seviyorsun ama bir şeyden de kaçıyorsun." demişti Peter. Yanılıyordu. "Yanılıyorsun." dedim. "Ben kaçmıyor, kovalıyorum. Kaçan, sığınacak bir liman aradığı için teslimiyetçidir ve yaşamı ıskalar." (Bir Yılbaşı Öyküsü)
112 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Öyküler ya da öykü kişileri demeli birbiriyle bağlantılı. Bu nedenle her biri ayrı olsa da sanki bir grup insanın çocukluğundan orta yaşına kadar yaşadıklarına, korkularına, heyecanlarına tanıklık ediyoruz. Bu da yazarın(karakter) yaşamına dahil ediyor bizi, yakamızdan tutup yaşamının içine atıveriyor. Aynı zamanda yazar olarak da gözlemlerini, sancılarını ve başkasının rüyası derken içtenliğini okuyoruz özellikle son öyküde.
Başkasının Rüyaları
Başkasının RüyalarıCemil Kavukçu · Can Yayınları · 2017370 okunma
155 syf.
9/10 puan verdi
Dönüş, insanın yaptığı en zor eylemdir. Ardımızda bıraktığımıza tekrar dönmek, dönüşte geride bıraktıklarımızın hayal kırıklıkları, korkuları, nefretleri ile yüzleşmek ruhumuzda kapanması zor derin bir varoluşsal yara açar.
Dönüş
DönüşCemil Kavukçu · Can Yayınları · 201167 okunma
...bildiğim bir şey var ki, denizi eksen alan öyküler, romanlar, filmler her zaman ilgimi çekmiş, beni etkilemiştir. Çünkü deniz aykırıdır, serüvenlere açıktır, kışkırtıcı bir çağrışı vardır. Türk edebiyatında olduğu gibi dünya edebiyatında da denize içeriden bakan yazar azdır. Halilkarnas Balıkçısı ve Sait Faik deniz-insan ilişkisini anlatmışlardır. Yaman Koray'ın Büyük Orfoz'u, Kemal Bilbaşar'ın Denizin Çağrışı da açı kdenizlerde geçmez. Zeyyat Selimoğlu'nun babası kaptandır ve çocukluğunda deniz yolculuklarına çıkmış, gemi adamlarını tanımıştır. Edebiyatımızda görmezden gelinmiş, denizi bilen, oradaki acımasız koşılları bütün içtenliğiyle anlatmış bir yazar da Cumhur Orancı'dır. Butterfly'ın İntihar Seferi romanında, o güne dek edebiyatımızda yazılmamış benzersiz bir deniz hikayesi anlatır. Orancı'nın uzun yol gemilerinde telsiz zabiti olarak çalıştığını öğrendiğimde hiç şaşmamıştım. Çünkü her şeyi çok içeriden yazıyordu. İçeriden yazmak için kıyısında durup gözlemek değil, dalgaların sesinden, dipten gelen uğultusundan denizin derdini anlamak gerekiyordu. (Cemil Kavukçu / Örümcek Kapanı)
Reklam
Düdükler iniltili, gemi ağlamaklıdır Teknemiz rıhtımdan koparken ağır ağır Bilirim, artık yuvam denizdir benim Yine de yaşla dolar gözlerim Ayrılırken dostlarım, ayrılırken Mutlu yaşadığım o liman kentinden Denizle ilgili bu şarkı Mişima'nın Denizi Yitiren Denizci romanındaki İkinci Kaptan Tyuji Tsukazaki'nin en sevdiği şarkıdır. Gemiler de
Munro yazmayı hala çok seviyordu. Kanada'da yayımlanan National Post gazetesinin muhabirinin sorusu üzerine, "Yazmayı sevmediğimden değil," diyor, "ama hayatınızı başka türlü düşündüğünüz bir aşamaya giriyorsunuz. Eğer benim yaşımdaysanız, bir yazar kadar yalnız olmak istemezsiniz." Düşündürücü olduğu kadar yakıcı bir yanıt bu.
...yaşanmışlık, kurgunun üzerinde baskı uyguluyor ve gerçeğe sadık kalmayı direterek yaratma özgürlüğüne sınırlar çiziyordu.
Dört yıl sonra babam yanı başımda, gözlerimin önünde öldü. Kardeşlerime ve en yakınlarıma haber vermek de bana düştü. Ama asıl önemlisi, "yazma sıkıntısı" dediğim ve "yazma sıkıntısı" şemsiyesinin çok dışına çıkan o anı yaşamamdı. O güne dek yazdıklarımla ilgili tek bir söz etmemiş olan amcam, önüme bir kağıt koyup kalem uzatmıştı. "Sala metnini sen yaz," demişti, "ne de olsa yazarsın."
Reklam
Kalem açacağında ucunu sivrilttiğim kurşun kalemlerimle yazmasını severim.
Bir yüzü dolu olan kağıtlarla daha sıcak sıcak ilişki kurarım da, temiz bir kağıdı, henüz olgunlaşmamış, yazıp bozacağım, satır aralarına notlar düşeceğim cümlelerle harcamaya kıyamam. Boş bir kağıt, sözcükler, desenler, renklerle her türlü büyüye açıktır. Bu yüzeyleri ziyan etmek istemem.