"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun."
Birhan Keskin, fakir kene
"Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Kitap incelemesinden ziyade yazarın hayatına dair bilgi içeren bir yazı yazmak istedim.
Fikirleriyle, hayatıyla beni etkilemiş bir insandır kendisi. İncelemede yazdığım bilgilerin kaynağı;
Kızı Ümit Meriç’in yazdığı:
.
Necip Fazıl şeyhi Abdulhakim Arvasi'yi anlattığı kitabında hocasından ismi ile bahsetmek istemediği için adı ile anmaktan kaçınır ve kendisinden "O" diye bahseder. Nitekim kitabın adı da "O ve Ben"dir. "Ben ve O" olmaması dikkat çekicidir.
Samiha Ayverdi de benzer şekilde hocasını ismi ile anmaz. Hocasından
Sevgili Limon Çiçeği...
Kitapta bir yerde baş karakterimiz Ecrin'in söylediği bir söz vardı. Bazı kitapların zamanında okunması ve ancak o zaman bizi etkilediğine dair. Galiba ben bu kitabı tam da zamanında okumuşum. Sadece saatler içinde su gibi akıp giden ve biten bu kitapta altını çizdiğim satırlar, ağlayıp, güldüğüm sayfalar oldu.
Cemil Meriç Koza'nın karakterine yapısına aşık olmamak elde değildi galiba. Ve bir mektup arkadaşına sahip olmanın güzelliğine. Böylesine kitaplarla harmanlanmış ve edebiyat dünyasında ki bir konuya değinmiş bir aşk kitabı okumak gerçekten keyif vericiydi.
İtiraf ediyorum. İflah olmaz bir aşk romanı hastasıyım. Ve bu kitapta benim gibi birini tatmin etmek için yeterliydi. Kitapta o klasik gereksiz insanlar, aptal tripler ya da vb. Olaylar yoktu. İki insanın mektuplaşarak başlayan ilişkisi daha sonra arkadaşlığı ve zamanla aşka dönüşen mükemmel bağlılığı vardı.
Ecrin ve Meriç'in kitap üzerine yaptıkları o sohbetler, mektupları gerçekten güzeldi. İnsan bende mektup arkadaşı istiyorum diyor..
Ve fark ediyorsunuz ki zamanla değilde insanlar sevince değisiyorlar. İnsan birini sevince onunla güzelleşiyor, onunla değişiyor ve onun için olumsuz yanlarını törpülemek için uğraşmaya çalışıyor. Ecrinde de bunu görüyoruz. Kendi olumsuz yönlerini bilip bunları sevdiği adam için düzeltmeye çalışması ve en sonunda kendi duvarlarını yıkıp ona sarılması gerçekten güzeldi.
Öyle olaylı, aksiyonlu bir aşk romanı değil de Cemil Meriç Kozanlı gibi ağır, sakin ve huzur dolu bir kitaptı benim için. Okumaktan keyif aldığımı kesinlikle söylemeliyim.
Özetle; Türkiye'nin ışığı, değerli mütefekkir Cemil Meriç'in de söylediği gibi;
"Karanlıkta kavga olmaz. İdeolojiler, uçurumları aydınlatan hırsız fenerleri. İstemesek de onlara muhtacız. Kaosu kozmos yapan insan zekâsı, tecrübelerini ideolojilerde sergilemiş. İdeolojiye düşmanlık, tek izm'e teslimiyettir: obskürantizme. İdeolojiler siyaset dünyasının haritaları. Haritasız denize açılınır mı? Ama harita tehlikeli bir yolculukta tek kılavuz olamaz. Pusulaya da ihtiyaç var. Pusula: şuur. Tarih şuuru, milliyet şuuru, kişilik şuuru. İdeolojilerin peşine takılanlar pusulasızdırlar. Gemi ya kayalara çarptı, ya batağa saplandı. İdeolojilerin ışığına göz yumanları sloganlar yönetir. Karanlık kinlerin birbirine saldırttığı çılgın sürülerin savaş çığlıdır, slogan. İlkelin, budalanın, papağanın ideolojisidir. Düşünce ile çığlık bağdaşmaz. Şuurun sesi çığlık değildir. Yabani bağırır, medenî insan konuşur. Bu çocuklar yıllarca konuşturulmadı. Hınçlarını üç beş kelime ile suratımıza tükürüyorlar. İdeolojileri yasakladığımız için hışımlarına uğradık. Demokrasinin demopedi olduğunu kimse düşünmedi. Aczin hürriyet perverliği yalanların en namussuzu. Bahşedilen hürriyet; ölmek ve öldürmek hürriyeti.
Toprak sarsılıyor! Hep birden esfel-i sâfiline yuvarlanmak istemiyorsak, gözlerimizi açmalıyız. İnsanlar sloganla güdülmez. Düşünceye hürriyet, sonsuz hürriyet. Kitaptan değil kitapsızlıktan korkmalıyız. Bütün ideolojilere kapıları açmak, hepsini tanımak, hepsini tartışmak ve Türkiye'nin kaderini onların aydınlığında fakat tarihimizin büyük mirasına dayanarak inşa etmek. İşte, en doğru yol."
İlk telif eseri olan Bir Dünyanın Eşiğinde, o zamana kadar "coğrafyasında tek kıta, kafasında tek yarım küre" olan Meriç'in Asya'yı, özellikle "Hint"i keşfidir. Olemp'i ararken Himalaya çıkmıştır karşısına. 48 yılını gömdüğünü söylediği bu kitapta, düşüncesi ve şiiriyle, dini, felsefesi, masalıyla Hint edebiyatını ve uygarlığını inceleyen Meriç'e göre, "Çağdaş Avrupa, en aydınlık taraflarıyla Hint'in bir devamıdır". Düşünsel serüveninin tamamında olduğu gibi bu mihnetli çalışması sırasında da zaman zaman okuyucusunu bulamamaktan, anlaşılmamaktan şikayetçidir. Ama herkesi davet ettiği bu dünya düşünce hürriyetinin vatanıdır. "Hint", der Meriç, "her inanca söz hakkı tanıyan bir ülke olduğu için ikinci vatanım oldu. Bu kitapta rüyaları ve realitesiyle bütün Hint var... yani bütün insan."
Okuyup anlamak, bilmek gerek. Çünkü insan en çok bilmediğine düşmandır.”
Cemil Meriç
Evet, bizim en büyük sosyolog ve yazarımız cehalete karşı bu sözcükleri kullanmıştır. Ve ben onun gibi bir sosyolog olan Ali Şeriati’yi tüm olumsuz eleştirlere rağmen okuyup, anlayıp, bilmek istedim. Cesurca kullandığı sözcüklere kendi dimağımla katılıp
Meriç'in düşüncesindeki tezatlar genellikle görmezden gelinir; herkesin ihtiyacına göre kullanabileceği kadar çok alıntı bırakmıştır nasıl olsa Meriç geride. Tezatlar kabul edildiğindeyse genellikle düşüncesinin farklı dönemlerine bağlanır; kendini farklı çevrelere sevdirme çabasıyla, gözlerini kaybettikten sonra ilgisinin edebiyattan toplumsala
Merhabalar. Sonda söylemem gerekeni başta söyleyeyim ki bu eseri herkes bilsin, okusun ve muhtevasını hayatına tatbik etsin: "İrade Terbiyesi" mükemmel bir eser! Jules Payot, eseri yazarken hedef kitle olarak üniversite öğrencilerini seçmiş lakin kitaptan günümüz ortaöğretim öğrencileri ve zihni faaliyet yürüten herkesin (araştırmacı,
Biraz uzun ama gerekli.
Merhum Cemil Meriç yıllar yıllar önce isyanını, "Öğretmen ne demek? Ne soğuk, ne haysiyetsiz, ne çirkin kelime" sözleriyle dile getirirken ne çok tepki almıştı.. Aydınların böyle bir özelliği var işte. 30 yıl sonra yaşanacakları öngörüp, teşhisi koyabilmek.
Herşey ufak ufak değişti aslında..
Cemil Meriç