Cengiz Han'ın inşa ettiği tek kalıcı yapı,köprülerdi.Her ne kadar fetihleri sırasında kaleleri,hisarları,şehirleri veya duvarları yıkıp geçtiyse de büyük olasılıkla tarihteki tüm yöneticilerden daha fazla köprü inşa etmiştir.
Stalin'in 1953 yılında ölümünün ardından gelen politik liberalleşme ve Moğolistan'ın 1961 yılinda Birleşmiş Milletler'e kabul edilmesi, Moğol halkını kısa bir süre için cesaretlendirdi ve Moğollar tarihlerini tekrar keşfetmek için kendilerini özgür hissettiler. Ülke 1962 yılında, Cengiz Han'ın sekiz yüzyılıncı doğum yıldönümünün anısına küçük pul serileri hazırladı. Hükümetin ikinci en üst düzey üyesi olan Tomor-ochir, Cengiz Han'ın doğum yerini belirtmek için Onon Nehri'nin kıyısında bir anit inşa edilmesi yetkisi verdi ve Moğol İmparatorluğu'nun tarihindeki iyi ve kötü yönleri değerlendirmek üzere bilim adamlarının katıldığı bir konferans düzenlenmesini destekledi. Hem pul hem de anıt üzerinde, Cengiz Han'ın kayıp suldesinin, fetihleri yaptığı at kılından ruh sancağının ve ruhunun huzur içinde yattığı yerin görüntüsü resmedilmişti.
Reklam
Bugün insanların büyük bir çoğunluğu Cengiz Han'ın fethettiği ülkelerde yaşıyor; Cengiz Han'ın fetihleri, günümüzün haritasında otuz ülke ve 3 milyardan fazla insanı içine alıyor. Başarısının en şaşırtıcı yönüyse, emri altındaki Moğol boyunun tamamının bir milyondan az kişiden oluşmasıydı.
O bir yanıyla eski geleneğin yükselişini temsil eder –büyük bozkır fatihlerinin en sonuncusudur. Bir göçebe konfederasyonunda iktidara geldi ve hükümdarlığı boyunca ordusunun belkemiğini, bu konfederasyonun üyeleri oluşturdu. Bununla birlikte onun fetihleri, Cengiz Han'ın ve daha eski, çoğu bozkır fatihinin fetihlerinden tamamen farklıydı; onun fethettiği dünya, yabancı bir dünya değil, daha önce hemen hemen tamamı Moğol hâkimiyetinde olan, bildik bir dünyaydı. Üstelik o bozkıra değil tarlaya hükmetmeye talipti.
Ne var ki, aslında Cengiz'in bir imparatorluk kurmak gibi bir niyeti olmayıp fetihleri tesadüfen bir imparatorluğa dönüşmüştü.
Sayfa 204 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Türk-Moğol imparatorluğu:
''Türk yöneticilerin önderliğinde bir Orta Asya Türk ve Moğol göçebe çoban kabileleri konfederasyonu (onbeşinci yüzyılın sonunda) oluşmuştu. Onaltıncı yüzyılın başında güneyin uygar toplumlarına yönelik akınları başlattı. Fetihleri, anasoyçizgisi Moğol Cengiz Han'a dayanıp, babasoyçizgisi Türk olan, Timur'un torunu Babür'ün Kabil'i (1504'te) ele geçirmesiyle hızlandı. Kabil'den gözünü Batı ve Güney Hindistan'a diken Babür, Afgan Sodi Hanedanı ordusunun Panipat'ta (1526'da) yenilgiye uğrattı. Başarısında, ateşli silahları Hindistan'a sokacak olan Türk topçuları büyük rol oynamıştı. Böylece (Mughal imparatorluğu da denen) Türk-Moğol Hindistan imparatorluğu kurulmuş oldu. Babür, Hindistan'ı fethinin tarihsel öneminin bilincinde olmalı ki, Çağatay Türkçesi ile anılarını yazdı. Babürname içinde Hindistan hakkında şunları söylemektedir: ''Hindistan'ın fazla bir çekiciliği yok. İnsanları çirkin, birbirlerine [kast ayrımı nedeniyle olmalı, A.Ş] konukluğa gitmiyorlar; zeka ve yetenekleri yok; elişlerinde simetri, yöntem, kalite yok; üzüm, misk kavunu, iyi meyveler, soğuk su, pazarlarında pişkin ekmek yok; medrese yok, hamam yok, şamdan yok.!'' Öyleyse Hindistan'ı niye fethedip Türk Moğol Hindistan imparatorluğu hanedanını kurmuştu.? Kendi sözleriyle, ''insan [emek] ve ürünle dolu, altın ve gümüş hazinesi'' olduğu için.''
Sayfa 517Kitabı okudu
Reklam
24 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.