“İnsanın kendini beğenmişliği, kendi kendine koyduğu en büyük sınırlardan biri olmuştur. Cennet Bahçelerindeki Adem hikayesinin mesajı budur. Bana kalırsa Tanrının vahyini aldığımız ve anladığımız, Tanrıların amacını bildiğimizi iddia ettiğimiz için kendimizi beğenmişizdir. Yanılgıya son derece açık bir alet olan insan aklını kullanarak sonsuz hakikate ulaşmayı başardığımızı iddia ettiğimiz için daha da kendimizi beğenmişizdir. Birbirimize sürekli hem de şiddet ve zulüm yoluyla, kendi öznel kusursuz toplum imgelerimiz dayatmaya çalıştığımız için her zaman kendini beğenmiş olmuşuzdur.” <İmmanuel wallerstein > “Her türlü bile ile donatılmış olan Adem figürü, kendini beğenmişlik ile en büyük hattatı işledi ! Tanrılaşmak istedi! “ <mekki>
Ayrılır
Ayrılmaz deme sevdiğim… Ayrılır.. Et tırnaktan…koyun kuzudan…yavru anadan..ayrılır… Ayrılmaz deme… Ayrıldıysa şems mevlana’dan, Ayrıldıy’sa ay bile dünya’dan Vakti gelince mecnun bile leyla’dan usul usul ayrılır…
Reklam
Çıktım erik dalına…
Prof. Dr. Mehmet Çelik ... Yûnus Emre'nin; Çıktım erik dalına anda yedim üzümü Bostan ıssı geldi eydür uğruladun kozumu
Ama en büyük tehlike anında bile uygarlığın temel inanç, düşünce ve duyarlığına dönüş anlamında bir Nuh'un gemisi vardır.
Nereden mi geldim? Bu, hâlâ bir soru, Buraya kadarki yolum bile pek bilinçli değil. Bugün ve burada cennet gibi günde Arkadaşlar gibi buluşur acı ve sevinç. Ah tatlı mutluluk, bunların ikisinin birleşmesi! Kim gülmek, ağlamak ister yalnızken?
Sayfa 76
Ey gönül.! Dikkat et, âhir zaman bu. Nefsine uyup da sûrete aldanma!.. İblisin bile mâşallah dediği kullar var. Seveceksen sev vefâ nedir, Takvâ nedir bileni; İçinde Cennet saklayan virâne kullar var.! ▪︎ Hz. Mevlânâ (k.s)
Reklam
150 syf.
10/10 puan verdi
Bir anda okuyabileceğiniz, akıcı bir kitap. Bilgi ağırlıklı bir kitap değil, duygu ağırlıklı bir kitap. Onlar tertemiz mücadele ve bir dava uğruna verdikleri bu mücadeleden kazançlı çıktılar. Belki dünya da meşaakat ve ızdırap gördüler, Fakat Ahiret yurdunu kazandılar. Biz nefsimizin hangi istediğine hayır diyebiliyoruz, bizim mücadelemiz daha ufak çaplı ve biz onda bile zorlanıyoruz. Özetle okurken beni sarsan bir daha hayran bırakan Annelerimizin hayatını okuyun ve okutun. ︎︎︎ Nil kraliçesi, cennet hanımefendisi, cennet kadınlarının en üstünü sayılan dört hanımefendiden dünyaya ilk geleni Hz. Asiye.. Göğe akan ırmaktır Meryem, hayaline bile zerre lekenin değmedigi.. Efendimiz'in (sav) gönül aynasına düşen ilk sevgisi, ilk sevgilisi Hz. Hatice. Peygamberimizin kızı, kanaat ve sabır timsali Hz. Fâtıma.. Rabbim hepsinden razı olsun, Bizleri onların ahlakı ile ahlaklandırsın. 《Âmin, Ecmain》
Cennetin Dört Hanımefendisi
Cennetin Dört HanımefendisiSeca Öztürk · Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları · 202197 okunma
Bir buzdo­labı içerisinde o kadar çok yemek barındırır ki, düşük derece­lerde bile bakteriler için cennet olmaya adaydır. En iyisi onu en fazla 5 derece sıcaklığa ayarlamaktır.
Öyle ki, dağın tepesine tırmanıncaya kadar çekmediğiniz kalmayacak; ama bir başarırsanız, bütün bu sıkıntıları çekmeği göze alır da dağın tepesine çıkarsanız, birdenbire bambaşka bir havayla karşılaşacaksınız; bütün çektiklerinizi unutturan bir manzarayla karşılaşacaksınız. Ciğerlerinize çekeceğiniz hava, size yeniden hayat verecektir. Çektiğiniz en acı ıstıraplar bile anılarınızda tatlılaşacaktır. Ölümü aşmış ve yeniden hayata doğmuş olacaksınız. Siz bu tırmanmaya mecbur değilsiniz. Yani siz, bir Sisiphos değilsiniz. Sizi bu tırmanışa kimse mecbur etmedi, mahkûm etmedi. Ama siz dağın zirvesine ulaşasınız diye bunu göze aldınız.
Sayfa 70
Elveda Efelya... kalbim o metruk tenhalık, o kırılgan kuş yıkıntılı şehirlerin aynasında yekinen imge uzak yağmurlar bekleyen çölün suya hasretiydi su gidiyor aldırmayıp şerha yaralarına kalbimin yüklenmiş gidiyor kuvva adımlarıyla erkenci bir baharı şarkıları, zamanları, düşe dair ne varsa na varsa umut adına, yarın adına olası mutlulukları
Reklam
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
...insanlar konuştuklarının yalnızca çeyreğini bile düşünseler dünya cennet gibi olurdu...
Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Gökte yıldızın kalmıyor. Gölgen bir yere sığmıyor. İçindeki şarkı içinde boğuluyor. Penceren sokağa bakmıyor. Bütün sevgi sözleri kalbinde cezaya dönüyor. Kirpiklerin hiçbir güzellikle halkalanmıyor. Baktığın bütün sular yeraltına çekiliyor. Sevmek korkusu ayrılıktan çok önce acı veriyor. Dünyanın bütün cenazeleri evinin önünden kalkıyor. Her gün bir arkadaşın büyüdüğünüz zamanlarda kayboluyor. Girdiğin çıktığın bütün kapıların önünde yabancı, ardında yalnızlık olup kalıyorsun. Ne, biliyor musun gönül yorgunluğu? Kendinden soğuyorsun. Sözünden soğuyorsun. Geçmişinden soğuyorsun. İnandıklarından soğuyorsun. Baktığın yüzlerden soğuyorsun. İçine bile bakmıyorsun artık. Dünya, inandığın o yitik cennet değil.
Sayfa 9 - Kırmızı Kedi Y.Kitabı okuyor
Var mıdır kendi acısını seven? Yolunu bulunca kim kaçmaz Cehennemden, Oraya mahkum edilmiş olsa bile?
Bilmem anlatabilir mi kelimeler seni Gizli öznelere saklayarak incitmeden usulca Yazabilir mi rengârenk kalemler güzelliğini Gökkuşağındaki renkleri kıskandırırcasına Yürüyünce ıssız sokaklarda sen Karanlıklar aydınlanır ay girer bulutlar ardına Rüzgâr bile sabırsızlanır O güzel kokunu esip savurmaya Hele o güzel gülüşün Ruhumdaki karabasanlara kurşun sıkarcasına Ellerin ellerimde iken o kadar güçlüyüm ki Şu koca dünyayı sırtımda taşıyabilirim Bakınca birde o güzel gözlerine Cennet inmiş sanki yeryüzüne
Resim