tek başına ve dilsiz, dumanın içinde kaybolmuş, gerçek duman değil bu, ateş yok, önemli değil, sıcaklığı ve nüfusu olmayan garip bir cehennem burası, belki de cennet, belki cennet ışığı bu, cennetin yalnızlığı, bu ses de ölüler için, yaşayanlar için yardım dileyen görünmez mutlu aracıların sesi ;her şey olası. Yeryüzü değil bu, yeryüzü olamaz...
Kırmızı Kedi
Demek iman, bir manevî tûbâ-i Cennet çekirdeğini taşıyor. Küfür ise manevî bir zakkum-u Cehennem tohumunu saklıyor. Demek selâmet ve emniyet, yalnız İslâmiyette ve imandadır. Öyle ise, biz daima: اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى د۪ينِ الْاِسْلَامِ وَ كَمَالِ الْا۪يمَانِ demeliyiz...
Reklam
Ne sefil haldeyim! Ne yöne gitsem? Sonsuz hiddete mi, sonsuz ümitsizliğe mi? Her yol Cehennem bana; Cehennem olmuşum kendim Ve en derin çukurda açılıyor daha derin bir çukur, Beni yeniden yutmaya niyetlenerek; Azabını çektiğim Cehennem, Cennet kalıyor bunun yanında.
Toplum, yalan ve yanılsamalara dayanan bir kadercilik, kötümserlik, zorbalık ve şiddet, bir salgın gibi yayılan suçlar, çevre kirlenmesi ve savaşlar içinde bir cehennemi yaşamaya başlamıştır. Bu cehennemin karşısına konulan cennet ise, kadın pazarı, arsız para, değersiz ilişkiler, macera, bir aldanmaya dayanan hayal oyunları, kısaca kötülük olarak ne varsa, hepsi bir başka cehennem olarak insanları düşük ve düşkün bir yaşama sürükler olmuştur.
Her ateşlenişinde; dehşet ve kuşku Bulandırıyor dertli düşüncelerini ve içinde, En derinlerde Cehennem kabarıyor; zira buraya taşıdı Cehennem'i kendisiyle; nasıl uzaklaşamazsa kendinden, Yer değiştirmekle bir adım bile Öteye kaçamıyor Cehennem'den
Sessizlik vardı Cennet'te; yoktu insana sahip çıkıp Arabulucu olmaya çalışan. Üstlenmek istemedi hiç kimse Bu ölümcül cezayı ve belirlenen kefareti. Tüm insanlık yitip gidecekti kurtuluşa eremeden; Acı akıbet onları ölüme ve Cehennem'e mahkûm edecekti
Reklam
Tanrı, içimde bir sancı.
Yıldızların hevenk hevenk gökyüzünde asılı durduğu gecelerde göklere bakıyorum, Samanyolu’ndan ötelerde bir yerde bir cennet olduğunu hayal ediyorum, oralarda bir yerde beni gözetleyen, ne yaptığımı bilen, kalbimi okuyan bir yaratıcı olması gerektiğine inanıyorum ama sonra işkence tezgahındaki çığlıklar, insanlar arasındaki eşitsizlik ve adaletsizliğe saplanan dünya beni bu fikirden vazgeçiriyor. Sonra ölümü, zebanileri, cehennem çukurlarını düşünüyorum; nasıl olduklarına dair muhayyilemde görüntüler belirip kayboluyor. Bunlardan kurtulmak için bu sefer ninemin anlattığı cenneti, Kevser ırmağını, hurileri hayal ediyorum. Her defasında tedirgin oluyorum. Hangisini hak etsem haksızlık olduğuna kanaat getiriyorum. Cenneti hak etmek için yeterince iyi, cehenneme gitmek için fazla kötü olmadığımı düşünüyorum. Karamsarlıktan kurtulmak için bütün bunların olmadığını, cehennem denilen şeyin işkence tezgahına uzattığımız insanların zihninde; cennet dediğimiz yerin de bu insanları zindanımıza gönderen adamların oturduğu saraylar olduğunu kabul ediyorum. Cennet ve cehennemin zihinlerin içinde, kalplerde yine insan tarafından yaratıldığına inanmak istiyorum.
4. Cilt Sayfa 243
Enes b. Malik radıyallahu anhtan şu hadis rivayet edilmiştir: (Bir kere) Resûl-i Ekrem ile bazı ashabının yanlarından bir cenaze geçti. Ashâb-ı kirâm bu cenazeyi hayır ile andılar. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de "vácip oldu!" buyurdu. Sonra başka bir cenaze daha geçmişti. Ashâb-ı resûl bunu da şer ile andılar. Resûl-i Ekrem de yine "vâcip oldu" buyurdu. Bunun üzerine Ömer b. Hattab, "Ne văcip oldu, yâ Resûlellah?" diye sorması üzerine, Resûlullah, "Şu önce geçen cenazeyi hayır ile yâdettiniz, ona cennet vâcip oldu. Sonraki cenazeyi şer ile andınız. Buna da cehennem vâcip oldu. Çünkü siz yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz" buyurdu. (B1367 Buhari, Cenaiz, 85.)
Hayır işlerinde ve ibadetlerde başlangıçta küçük bir zorluk, devamında huzur ve ferahlama duygusu, nihayetinde ise mükâfat ve cennet vardır. Kötülük ve günahlardaysa başlangıçta küçük geçici ve menhus bir haz, devamında pişmanlık ve mutsuzluk, tevbe ederek arınma söz konusu olmadığı takdirde, nihayetinde ceza ve -Allah korusun!- cehennem vardır.
Sayfa 20 - Timaş Yayınları Şubat 2024Kitabı okuyor
Reklam
Açınnnnn :)
Tanrı gülüşünle öfkeni almış senin, Birinden cennet yapmış, birinden cehennem. Sen cennetimsin benim, ben senin uslu kulun: Açılsın kapıları bana cennetimin!
İnsan, bildiğine, inandığına ve sevdiğine sitem eder
"Beni özene bezene yaratan kim? Sen! Bir dostun başka bir dosta seslenişi gibidir onun rubaileri. "Ne yapacağımı da yazmışsın önceden..." "Demek günah eşleten sensin bana: Öyleyse, nedir o cennet cehennem?"
Cehennem(ler) ile dolu bir dünyada mıyız?
Cennet nasıl bir yer dense bana tek cümle ile bunların olmadığı yer derim. Yani iyiyi seçemeyen, iyiye dönemeyen, yükseğe burun kıvıran, inatla, küfr-ü inadi ile iyiye iyi demeyen, ardını dönüp giden, bir de o hali ile alay edenler kalabalığı. Bunların olmadığı, bunların helak bulduğu yer her neresi ise orası cennettir. İsterse öyle ağaç yeşillik olmasın, bir kuru kaya, bir yudum su ama şerefli ve hakikatperver insanlar olsun, yine cennettir, hem de alası,"
Dinden çok daha alçakgönüllü olan bilim bize son­suz bir yaşam, cennet, cehennem ve benzeri ölüm ötesi turistik pembe programlar önermiyor. Sizin organlar n'olucak, diyor gayet kurşuni bir tavırla.
Sayfa 15 - Bilgi YayıneviKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.