" 'Size ölmeyi emrediyorum!' dedi mi?.. Atatürk hayranlığı ile bilinen Ruşen Eşref Ünaydın ropörtajın 'Size ölmeyi emrediyorum!' bölümünü Atatürk'ün ağzından naklediyor: 'Ben kuvvetlerimi bırakmıştım, efrad on dakika istirahat etsin diye, düşman da bu tepeye gelmiş... Kaçan efrada: -'Düşmandan kaçılmaz' dedim. -'Cephane kalmadı' dediler. -'Cephaneniz yoksa, süngünüz var' dedim bağırarak süngü taktırıp yere yatırdım, düşman efradı da yere yattı. Kazandığımız an bu andır. 1. soru: askerler gerçekten kaçıyorlar mıydı yoksa yerlerini taze kuvvetlere bırakıp geri mi çekiliyorlardı? 2. soru: panik halde kaçan askerleri bir sözle durdurmak mümkün müdür? 3. soru: vatan derdini unutup can derdine düşen insanların emir dinlemeyeceğini psikiyatristler söylüyor. Bunlar bir cümle ile duruyor. Bu nasıl oluyor? 4. soru: Çanakkale Zaferi kaçarak mı kazanıldı?
Mustafa Kemal, "Düşmandan kaçılmaz " Erler," Cephanemiz kalmadı" diye itiraz ettiler . Mustafa Kemal," Cephaneniz yoksa süngünüz var "diyerek mevzi almalarını emretti.
Reklam
"Düşmandan kaçılmaz," dedim. "Cephanemiz kalmadı," dediler. "Cephaneniz yoksa, süngünüz var," dedim. Ve bağırarak süngü takdırdım ve yere yatırdım.. "Size ben taaruzu değil, ölmeyi emrediyorum”..
— Düşmandan kaçılmaz, diye haykırdı. — Cephanemiz kalmadı, dediler. — Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedi.
Kaçan efrada: - Düşmandan kaçılmaz, dedim. - Cephanemiz kalmadı, dediler. - Cephaneniz yoksa, süngünüz var, dedim." "Ve bağırarak bunlara süngü takdırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile cebel bataryasının yetişebilen efradının "marş marş "la benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir zabitini geriye saldırdım. Bu efrat süngü takıp yere yatınca düşman efradı da yere yattı. Kazandığımız an bu andır."
—Niçin kaçıyorsunuz? dedi. —Efendim... Düşman... —Nerededir düşman? —İşte! diye bir tepeyi gösterdiler. Düşmanın bir avcı hattı o tepeye erişmek üzere idi. Mustafa Kemal kuvvetlerini istirahat ettiriyordu. Bulunduğu yere göre, düşman ona kendi kuvvetlerinden çok daha yakındı. —Düşmandan kaçılmaz! diye haykırdı. —Cephanemiz kalmadı, dediler. —Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedi.
Sayfa 41
Reklam
Mustafa Kemal Atatürk
- Düşmandan kaçılmaz, dedim. - Cephanemiz kalmadı, dediler. - Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim.
Sayfa 176Kitabı okudu
- Düşmandan kaçılmaz! -Cephanemiz kalmadı -Cephaneniz yoksa süngünüz var
Sayfa 41 - Pozitif YayıneviKitabı okudu
Kaçan efrada, "Düşmandan kaçılmaz" dedim. "cephanemiz kalmadı" dediler. "cephaneniz yoksa süngünüz var" dedim. Ve bağırarak süngü taktırdım. Bu efrad süngü takıp yere yatınca düşman efradı da yere yattı. Kazandığımız an bu andır.
"Niçin kaçıyorsunuz?" dedim. "Efendim düşman! . . . " dediler. "Nerede?" dedim. "lşte!" diyerek 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. (Bu tepe Conkbayırı adıyla bilinen daha yüksek bir tepeye doğru gidiyordu). Hakikaten düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlikle ileri doğru yürüyordu . . . Üstelik bana kendi askerlerimden daha yakındılar. Geriye çekilmekte olan askerlere dönüp konuşmak için beni neyin dürttüğünü bilmıyorum. "Düşmandan kaçılmaz," dedim. "Cephanemiz kalmadı," dediler. "Cephaneniz yoksa, süngünüz var," dedim. Ve bağırarak süngü taktırdım ve yere yatırdım... Onlar yere yatınca düşman askerleri de yattı. Kendimize zaman kazandık Mustafa Kemal kendi 57. Alayı ulaşınca, onlara düşmanın kuzey kanadına yönelmelerini emrettiğini söylerken, "Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve kumandanlar alabilir," dediğini anlatmıştı.
Sayfa 180Kitabı okudu
Reklam
Düşmandan kaçılmaz, diye haykırdı. — Cephanemiz kalmadı, dediler. — Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedi.
Sayfa 37
Süngü tak!
- “Şimdi burada tesadüf ettiğimiz sahne en enterasan bir sahnedir. Ve vak’anın en mühim anı bence budur.” “… Bu esnada Conkbayırı’nın cenubundaki 261 rakımlı tepeden sahilin tarassut ve teminine memuren oralarda bulunan bir müfreze efradının Conkbayırı’na doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm. Size şu muhavereyi aynen okuyacağım! Bizzat bu efradın önüne çıkarak: -Niçin kaçıyorsunuz? Dedim. -Efendim düşman! Dediler. -Nerede? -işte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. “Filhakika düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve kemâl serbestiyle ileri doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, efrat on dakika istirahat etsin diye… Düşman da bu tepeye gelmiş… Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek fena bir vaziyete düçar olacaktı. O zaman artık bunu bilmiyorum, bir muhakeme-i mantıkiye midir, yoksa sevkı tabii ile midir, bilmiyorum; “Kaçan efrada: -Düşmandan kaçılmaz, dedim. -Cephanemiz kalmadı, dediler. -Cephaneniz yoksa, süngünüz var, dedim. “Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile cebel bataryasının yetişebilen efradının ‘marş marş’la benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir zabitini geriye saldırdım. Bu efrat süngü takıp yere yatınca düşman efradı da yere yattı. Kazandığımız an bu andır.”
“Ne oluyor? Niçin kaçıyorsunuz?” Dedi. “Efendim düşman, düşmanlar geliyor.” Gösterdikleri tepede düşmanın rahatça ilerlediğini gördü. Arkadaki askerlerinden daha yakındı düşman askerleri. “Düşmandan kaçılmaz,” dedi erlere. “Cephanemiz kalmadı.” “Cephaneniz yoksa süngünüz var.” Arkasından ekledi. “Sürgü tak! Yere yat!”
Cephaneniz yoksa Süngünüz var..!
Erlerin dik bayırı tırmanmaktan yorulmuş olduklarını görerek, subaylara, on dakikalık bir mola vermelerini emretti. Sonra kendisi, yanında maiyetinden birkaç kişiyle birlikte Conkbayırı’ na doğru yolaldı. Önce at üstünde gidiyorlardı, fakat arazi çok engebeli olduğu için indiler ve yollarına yaya olarak devam ettiler. Tepeye yaklaştıkları
Sayfa 100 - AltınKitaplarKitabı okudu
65 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.