Edebiyathaberin kitabım için yazdığı tanıtım yazısı
Islak imzalar, çekilen kredilere, yeni alınan arabaların, evlerin sözleşmelerinin altına atılıyor. Ayrıca kredi kartlarımızı bize büyük kolaylık göstererek tüm gizli bilgilerimizle rahatça alışveriş yapabilmemiz için saklayan internet alışveriş siteleri de var. Büyük kolaylık! Bir yandan Rusya’nın vurduğu sivil sayısını ‘cepten’ takip ederken diğer yandan haberin ayrıntıları başladığında ekranı kaydırıp attığımız story’ye kaç kişinin baktığını da görebiliyoruz. Hayat bir şovsa elbette yola devam! Zaten attığımız tweet’lerle dünya haline tavrımızı koyuyoruz. Daha ne? Birbirimizi kandırmayalım. Tam da bu şekilde yaşıyoruz. İşin içinde “insan bu, alışır” kolaycılığının doğruluğu da var şüphesiz ama hepimiz birer seyirciyiz. Şinasi Türmüş’ün Velespit Yayınları etiketiyle yayınlanan Hiçbir Şey Anlamadım kitabı, işte günümüz insanının hayata karşı bu ‘seyirci olma’ halini anlatıyor.  Hiçbir Şey Anlamadım, eylemsizliği eylem haline getirmiş, dünyadaki önü alınamayan gidişatın farkında olan, üzerine düşünen, kafa patlatan ama tek hareket hali yürüyüş olan bir adamın, belki de senin, benim, onun, hepimizin, ‘kavanozdaki beyin’lerin hikayesi.  Yazının tamamı için: google.com/url?sa=t&source...
Hiçbir Şey Anlamadım
Hiçbir Şey Anlamadım
- Kamil, bu kadar mıydı senin derdin? - Niye n’oldu ki? - Dün gece seni aradım cepten. - Eee? - Telefonu annen açtı "Kamil uyuyor" dedi. - Ee ne var bunda. - Annesinden önce uyuyanların derdine inanmıyorum.
Reklam
Hüzün Hep En Öndedir.
Bu iletim
Li-3
Li-3
sevgili Yasin'e ithaftır. Benim nenem yüz küsur sene yaşadı. Elimizde bir belge yok ama. Fakat iyi parmak hesabı yaparız. Sultan Reşat der. Parmaklarımızı sayarız. Atatürk yeni padişah olduydu der, parmaklarımızı. Maşallahı vardı nenemin. Eceliyle kaybettiği üç evladını toprağa verdi. Yaşlanıp
336 syf.
8/10 puan verdi
·
14 günde okudu
Mide büzülmeli inceleme.
Amerika'da 1960'lı yıllarda meydana gelen yolsuzluğun Frank Serpico isimli bir polis gözünden anlatıldığı bu romanın, hayal ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur, olaylar ve kişiler tamamen gerçek ürünüdür. Filmi izlemek isteyenler için link; unutulmazfilmler.pw/serpico.html?pl... Siz hayatta dürüst olmaya karar
Serpico
SerpicoPeter Maas · Zodyak Kitap · 201532 okunma
Aileyi yık. Cinsiyeti eşitle. Fuhşiyatı yaygınlaştır. Alkole, uyuşturucuya alıştır. İnternet bağımlı kıl. Dinden uzaklaştır. Milliyetten kopar. Tarihi unuttur. Cepten yönet. Dizilerden yaşam biçimi sun. Ahlakı çökert. İşgale ve savaşa gerek kalmaz. 10 sene sonra gel. Teslim al. Anahtar teslim. (Şevki Karabekiroğlu)
Bir anı.
Aklıma gelmişken anlatayım. Lise 2deyim, laboratuvardayız. Beyaz önlüklerimiz üzerimizde. Sınıfta yaklaşık 10 tane bayanız. Herkesle iyi geçinen biriyimdir lakin bir kız var bir türlü beni sevemedi, sürekli benimle didişiyor, agresif bir hatun. Bazı insanlarla küssen barışsan da fayda olmaz, bu durumlarda en iyisi mesafeyi korumaktır. İdareci bir
Reklam
"Osmanoğlu ile Nemçelü'nün ortasında kalmışız. Karasulu Ayvaz değil Araf ashabıyız. Osmanoğlu, Nemçelü, yolkesenoğlu, cinsikenoğlu, cer softası, gezginci dervişi, manastır keşişi, daha bilmem kimi gelip nicesini diler. Neler ödedi bu tenler, önce cizye sonra çük derisi, azıcık öşür, avarızı cepten aşır, sövgü akçası, dövgü akçası, karı aldın gerdek akçası... Allah verdi de bir cehennemlik kâfir çıktı, hepsine küsküyü koydu. Ne Osman'ın akça sorucusu girebilir köye ne Nemçe'nin kıron alıcısı. Onun da ne zaman kafası bozulur bize kamış atar Hak bile."
Sayfa 89 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
472 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Benim Adım Kırmızı
Hayatımdan çok ruhumdan az şey var dediği aynı zamanda kendisinin en renkli ve en iyimser romanı olarak nitelendirdiği eser 1591 yılında İstanbul'da geçiyor. Kitap iki küçük oğlu ile güzel Şeküre’nin babasını eve getirdiği nakkaşlarla şekillenir. Bir cinayetle başlarız romana. "Şimdi bir ölüyüm ben, bir ceset, bir kuyunun dibinde".
Benim Adım Kırmızı
Benim Adım KırmızıOrhan Pamuk · İletişim Yayınları · 201216bin okunma
Servet birikimi olduğu yerde durur. Para hareket eder. Bir cepten diğerine yolculuk yapar. Servet birikimi bir yığındır; para ise servetin bir ölçüsüdür.
Sayfa 33 - Scala YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
sivaslıyız dedik ya gardaş :)
Bizim ahalinin öyle bir karşıdan karşıya geçişi vardır ki, sanırsın Victoria Screet meleğidir de podyumda yürüyor. Elleri ceplerinde öyle rahat, öyle yavaş, öyle telaşsız geçer Sivasli. Hiç incitmez kendini. Hani ezkaza araç çarpacak olsa da, havalanıp kafa üstü çakılsa o el o cepten çıkmaz. Pekmezi aksa bile o kemik gibi dik duruşta en ufak bir bozulma olmaz. Aynı rahatlık ve telaşsızlıkla gider öbür dünyaya. Ben araba kendine çarptıktan sonra ayağa kalkıp "Masrafın neyse ödeyek gardaş!" diyen yayaya şahit oldum şerefsizim. Ha, olur da korna yapılırsa bir Kenan İmirzalıoğlu bakışı atar, gözleriyle sürücüyü öyle bir keserler ki, lastikler kendiliğinden yön değiştirir. Yaya böyle olunca sürücü de hiç umursamaz valla. Allah ne verdiyse yapıştırır, Michael Schumacher gibi süratli gelir. Şoför ayağını gazdan çekmez, yaya yürüyüşünden taviz vermez; böyle birbirlerini teğet geçip dururlar gün boyu.
"kâmil, bu kadar mıydı senin derdin?" "niye, n'oldu ki?" "dün gece seni aradım cepten." "ee?" "telefonunu annen açtı, 'kâmil uyuyor' dedi." "ee, ne var bunda?" "annesinden önce uyuyanların derdine inanmıyorum ben."
304 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Emeksiz yemek olmaz...!
- Şekeer, parayı cepten çeker, parası olmayan sümüğünü çeker. - Darı var darı, hamama girdi kocakarı, dişleri sarı sarı!.. - Hadi buzlu su, otuz iki dişine trampet çaldırıyor buzlu su! Sokakta pazarda harçlığını çıkarmak için, ailesine destek olmak için uğraşırdı küçük Muzo.. Küçük şehirlerde yılın belli bir zamanında panayırlar kurulur, ki hala da vardır; panayır da cadde kapatılır, pazarcılar gelir görece daha uygun fiyattan çeşitli ürünler satarlar… İlkokul zamanları olmalı, ben de bir panayır zamanı pamuk şekerciden pamukşeker alıp satmış ve pamukşekerci tarafından kandırılmış onun hırsıyla anneme poğaça yaptırıp satmış, Muzo’nun deyimiyle “büyük para” kazanmıştım… Bu da benim ilk girişimciliğim olarak anılarım arasına yerini aldı… Kitapta çok daha eski yılların, yokluk yıllarının Adanasını, ağabeyi, anne ve babasıyla geçim savaşı veren Muzo’nun ağzından okuyoruz. Fakir ama (u)mutlu insanlar, gerçek ilişkiler, okuyabilme azmiyle feda edilen bir “aşk”, belki de pişmanlıklar… Hikayenin kahramanı ”Yıl 1933, aylardan ekim, günlerden 29; yani Onuncu Yıl… cumhuriyetin onuncu yıldönümü… İşte o gece annem tutturmuş da tutturmuş, Fener alayını izleyeceğim diye…” şeklinde kendi doğumunu anlatan yazarın kendisi mi bilmiyorum, esasen bilmek için bir çaba içine girmek de istemedim; keza ne değişir; kaleminin gücünden kaybetmez ya… Bu arada okurken bazı bölümlerinde aklıma iki filmden görüntüler geldi, onları da tavsiye niyetine paylaşayım. - [ ] Bisiklet Hırsızları (1948) - [ ] Cennet Sineması (1988) En saf haliyle bir Anadolu Hikayesi okumak isterseniz tavsiye ederim…
Zıkkımın Kökü
Zıkkımın KöküMuzaffer İzgü · Bilgi Yayınları · 20201,657 okunma
Ruhumun bir mendilin cepten çekilişi gibi benden çekildiğini hissettim.
388 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.