Bir el-Ezher mezunu olan Şeyh Ali Yusuf (1863-1913) çevresindeki Anayasal Reform Partisi ve gazetesi el-Muayyad, Mısır'ın İslami bir çerçeve içinde bağımsızlığını savunmaktaydı. Muhammed Abduh ve Raşid Rida gibi tanınmış Islami reformcular bu gazeteye yazmaktaydılar. Siyasal ve kültürel yelpazenin öteki yanında Halk Partisi vardı. Bu partinin de baş sözcüsü Kahire Hukuk Fakültesi mezunu olup, el-Ceride gazetesi editörü Lütfü el-Seyyid'di (1872- 1963). Halk Partisi, Mısır'ın geleceği üzerindeki tartışmaya laik bir liberalizm görüşü getiriyor ve Mısırlılara kendi kendilerini yönetmeye muktedir olduklarını göstermeleri gerektiğini hatırlatıyordu. Üçüncü grup olan Milli Parti'nin başında Mustafa Kamil vardı ve el- Liva bu partinin resmi organı sayılıyordu. Yukarıda da değinildiği gibi, Mustafa Kamil İngilizlerin derhal ülkeyi boşaltmalarını istiyor ve Mısır'ın sakinlerinin sadakatlerini borçlu oldukları bir toprak olduğunu savunuyordu. Fakat bu önemli konular üzerindeki tartışmalar 1. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla bıçak gibi kesildi; Ingiltere Mısır'ın kendi himayesi altında olduğunu ilan etti, ülkede sıkıyönetim ilan etti ve II. Abbas'ı indirerek, yerine çok daha kolay idare edilebilen amcası Hüseyin Kamil'i geçirdi.
Sayfa 124 - Agora KitaplığıKitabı okudu
Gazeteler aracılığıyla kendi kızını ya da kardeşini satanların varlığı görülmekteydi. Nitekim Cerîde-i Havâdis'te belirtildiğine göre, Dârülfünün'da ikâmet etmekte olan Abdulgaffar adlı bir Nogay muhâciri, Muhâcirin Komisyonu'na da bilgi vererek, 15-16 yaşlarında gayet güzel ve okur-yazar olan kız kardeşini 3.000 kuruşa satacağını belirtmiş, isteyenlerin komisyona baş vurması ilan edilmişti.
Sayfa 196 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Rusya'nın göçmenleri deniz yoluyla göndermek istemesinin sebebi, bunların hayvanlarını birlikte götürmelerini engellemekti. Ceride-i Havâdis, Sayı 1000'de yazdığına göre bir grup Kırımlı hayvanları ile birlikte kara yoluyla Rumeli'ye geçmek istemiş, fakat Rusya'nın engellemesi üzerine sadece 2000'i hayvanlarını bırakarak deniz yoluyla İstanbul'a gelmiştir.
Sayfa 85 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
İlk Türkçe gazetemiz 1831'de çıktı
İlk Türkçe gazete 1 Kasım 1831'de özel bir buyrukla yayımlanmaya başlayan Takvim-i Vekayi'dir (günün olayları). Konuları dış olaylar, alım-satım ve devletle ilgiliydi. Padişahlığın kaldırılışına dek yayımlandı. 4608 inci sayısından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından Resmi Ceride adıyla çıkmaya başladı. Bugün Resmi Gazete olarak yayınını sürdürmektedir.
Sayfa 19 - Karma Kitap YayınlarıKitabı okudu
İstanbul halkı Japonya'nın varlığını ilk defa olarak 1866 tarihinde Ruzname-i Ceride-i Havadis ismindeki gazeteden öğrendi.
Birçok kaynakta, işlediği bir suçtan dolayı devletle başı derde giren ve hapse atılan Çörçil'e daha sonra taviz olarak gazete çıkarma imtiyazının verildiğinden söz edilir. Fakat bu rivayet gerçeğin yansıtmaz. Osmanlı devlet adamları devlet propagandasını özel sektöre yaptırmak için Ceride-i Havadis'i çıkartmışlardı.
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
1840 yılında İngiliz uyruklu, William Churchill kendisine verilen özel izinle ilk özel Türkçe gazete olan Ceride-i Havadis'i çıkardı.
Sayfa 161Kitabı okudu
Osmanlı Japon’larla tanışıyor
İstanbul halkı, Japonya’nın varlığını ilk defa olarak, 1283-1866 tarihinde Çörçil isminde bir İngiliz tarafından Türkçe olarak İstanbul’da neşredi- len Ruzname-i Ceride-i Havadisi ismindeki gazeteden öğrendi.ç
Ortadoğu’ya Kırım Savaşı ile gelen ve o zamana kadar görülmeyen bir iletişim sağlayan telgraf, gazete basımının dönüm noktası olmuştur. Churchill, Kırım Savaşı için bölgeye gelen İngiliz ve Fransız savaş muhabirlerinden biriyle anlaşmış ve raporlarım Londra’daki gazetesine göndermesini sağlamıştı.Churchill’in gazetesi, Ceride-i Havadis haftada beş gün çıkmaya başlamıştı. Böylece önce Türkler, sonra da diğer Ortadoğulular tütünden de, kahveden de daha fazla bağımlılık yapacak bir alışkanlığa kapılmış oldular. Kısa süre sonra Osmanlı İmparatorluğu’nda yaygın dili Türkçe yerine, Arapça olan bölgeler için Arapça bir gazete çıkarıldı. Savaştan sonra, Arapça gazetenin yayını sona ererken, Türkçe gazetenin yaymı sürdü ve onu başkaları izledi.
Böyle Satranç Oyunu Görülmedi
Bundan üç yüz sene evvel Fransa ve İngiltere kralları bir mülakatları esnasında oynadıkları satranç oyununda, büyük bir meydana çekilen daire içinde piyon yerine piyon, at yerine at süvari neferleri ve kale ve şah mahallerinde de başka adamlar dikerek hareketleri insan ile icra etmişlerdir. (Ruzname-i Ceride-i Havadis, No:56, 26 Cemaziyelevvel 1279[19 Kasım 1862])
Sayfa 73 - Çamlıca Basım YayıneviKitabı okuyacak
Reklam
270 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
YAZIYOR YAZIYOR ÜLKENİN MAKUS TALİHİNİ YAZIYOR
PRANGA Biat, mutluluktur 21 Ocak 2021 Perşembe Fiyatı: 1 lira
100 Soruda Türk Basın Tarihi
100 Soruda Türk Basın TarihiHıfzı Topuz · Gerçek Yayınevi · 197316 okunma
Türk basınında ilk yasaklamalar
Bizde basınla ilgili ilk yasaklar, 1858 Ceza Kanunu ile başlar. Bu kanun yayınlandığı zaman Türkiye'de daha topu topu iki gazete çıkmıştır: devletin resmî gazetesi Takvim-i Vakayi ve Ceride-i Havadis. Bir tek de dergi vardır: Vakayii Tıbbiye. Ama devletin yöneticileri ileriyi görmüşler ve basından gelebilecek zararları önleyebilmek için tedbir almaya başla­mışlardır! Gerçekte 1853 Ceza Kanunu Fransızcadan Türkçeye çevrilir­ken basınla ilgili maddeler de dilimize uydurulmuş ve ilk yasaklama böyle çıkmıştır.
Resim