“Henüz varoluşun trajedisinin ne olduğunu anlamış, bu konuda kesin bir yargıya varmış değilim.”
–Cesare Pavese
İtalyan edebiyatının önemli isimlerinden
Cesare Pavese, 1908 yılında Torino'da doğuyor. Küçük yaşlardan itibaren edebiyata ilgili olan Pavese, Torino Üniversitesi'nde edebiyat bölümünden mezun oluyor. Amerikan ve İngiliz edebiyatıyla
Cesare Pavese
(9 Eylül 1908 - 27 Ağustos 1950)
Hayatı boyunca verdiği ‘’
Yaşama Uğraşı’’, Onun hem hayatı hem de yazdığı kitabı olmuştur. 1935 yılından 1950 yılına kadar yazdığı günlüklerinin kitap haline getirilmesi ile oluşmuş otobiyografik nitelikli bir kitaptır. Bu kitabı yazdıktan 8 gün
🌿5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 27. Maddesi uyarinca, ölümlerinin üzerinden 70 yıl geçtiği için telif hakkı düşen aşağıdaki usta yazarları, yakında (Sabahattin Ali'de olduğu gibi) tüm yayınevlerinin raflarında görürüz diye düşünüyorum.
📚Goerge Orwell (1903-1950)
📚Orhan Veli Kanık (1914-1950)
📚Cesare Pavese (1908-1950)
G. Orwell kitapları, telifi elinde bulunduran Can Yayınları dışında pek çok yayınevinde satışa çıkmış bile.🤗
Bilginize...
Cesare Pavese (1908-1950) -Santo Stefano Belbo (Torino)- doğumlu İtalyan şair, yazar ve çevirmendir. Faşizmin edebiyat üzerindeki etkisini zayıflatmak için Gertrude Stein, John Steinbeck, John Dos Passos, Ernest Hemingway, William Faulkner, Herman Melville ve James Joyce gibi büyük yazarların eserlerini çevirmiştir. 1935'te anti-faşist çalışmaları sebebiyle tutuklanmış, 1936'da serbest bırakılmıştır. 1950'de "Yalnız Kadınlar Arasında" romanı ile İtalya'nın önemli edebiyat ödüllerinden olan Strega Ödülü'nü almıştır. Ödülü aldıktan sonra Torino'daki otel odasında bütün özel yazılarını, dosyalarını imha edip, 21 adet uyku hapı alarak intihar etmiştir.
Ay ve Şenlik Ateşleri, Cesare Pavese'nin
en olgun ve en başarılı (böyle ifade ediliyor) bulunan romanıdır. Ayrıca yazdığı son romandır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında yurduna, Belbo'ya (Pavese'nin doğduğu köy) dönüp, geçmişini ve kendisini bulmak isteyen Anguilla'yı anlatır eserinde. Burada Pavese karakter bağıyla aslında kendisiyle yüzleşir. O yalnızlığını yine hissettirir. Bir yandan doğa temasını ve kendisinin yoğun doğa sevgisini işler. İçeriğin derinliğinde, kırsal kesimin ahlâk anlayışına ve kilise yönetimine yönelik bir yergi, bir eleştiri de söz konusudur. Yaşadığı dönemin siyasetini (Faşizm-Komünizm gerilimi) de ele alarak, iğnelemelerde bulunur.