“Sizi korkutan her deyim size güç, cesaret ve güven kazandırır. Kendinize “Ben bu dehşeti yaşadım. Bundan sonra gelecek şeylere hazırım.” dersiniz.
Eleanor Roosevelt”
_Tanrı, ilk ateisttir. E. Hubbard
_Din, gönüllü köleliktir. Herzen
_Burada bir ateist yatıyor. Giyinip kuşanmış hazır, ama gidecek bir yeri yok; ne cennet ne de cehennem. Mezar taşı
_Çürümüş bedenimden çiçekler çıkacak ve ben de onların içinde olacağım. E. Mumch
_Bir zamanlar ateist olmak istemiştim. Artık vazgeçiyorum. Adamların tatili yok! H.
_Işık bekliyor, fakat karanlığa sığınıyoruz. İncil
_Karanlığa lanet etmektense, bir mum yakmalıyız.
_Neyin doğru olduğu umurumuzda mı? Fark ediyor mu?
_Gerçek bilgelik, sınırlarımızı bilmekte yatar
_Can sıkıcı ve sevimsiz görünse de bilimsel yöntemin önemi, bilimsel bulgulardan çok daha büyüktür.
_Edilgen taraf, baskın tarafın yanılsamalarına
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir.
_Vücudun merkezi de başta
Başkaları yararına iyi bir şey yapmak görev değil, zevktir. Çünkü sizin sağlık ve mutluluğunuzu artırır.
Zoroaster
Bir şey biliyorum, o da hiçbir şey bilmediğimdir.
Sokrates
Padişahın dillere destan beyaz bir atı varmış. Padişah, bu atını çok severmiş, gezilere hep beyaz atla çıkarmış. Ata olan sevgisi o denli fazlaymış ki bir gün maiyetine şöyle demiş:
“Bu at benim için çok değerlidir. Beyaz atımın ölüm haberini getirenin kafasını uçurabilirim, çok dikkatli olun. Onun ölüm haberi beni kahreder.”
Zaman geçer, her şeyin olduğu gibi beyaz atın da eceli gelir ve beyaz at ölür. Padişahın adamları telaşlanırlar, atın ölüm haberini verecek olan kişinin öldürülebileceğini biliyorlardır. Kimse padişaha bu kötü haberi vermeye cesaret edemez. Nihayet Seyis başı bu görevi üstlenmek zorunda kalır. Padişahın huzuruna çıkan Seyis başı:
“Padişahım, sizin beyaz at var ya!”
“Evet” der padişah.
Seyis başı:
“O, yatmış, ayaklarını dikmiş, gözlerini kapamış, karnı şişmiş, hiç nefes almıyor.” Padişah:
“Seyis başı, seyis başı! Desene, bizim beyaz at öldü!” Seyis başı:
“Aman hünkârım! Ben demedim, siz dediniz.” der ve ölmekten kurtulur.
Ne söylediğimiz kadar neyi nasıl söylediğimiz de önemlidir. Söyleme şeklimiz çok şeyi değiştirebilir. Hayatta başarılı olmuş insanları gözlemlediğinizde onların bu yeteneğe sahip olduklarını görürsünüz.
Hindistan’da “Ranga Guru” olarak tanınan ünlü bir ressam varmış. İnsanlar bu ressamın eserlerini çok beğenirlermiş. Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise, artık eğitimini tamamlamış ve yaptığı son resmi Ranga Guru’ya götürmüş. Ondan resmini değerlendirmesini istemiş. Ranga Guru; “Sen artık ressam sayılırsın Raciçi. Artık senin resmini