Ne kadar pır pır etsen, kanatçıkların hava alamoor. Uçamoorsun Cevriyem!
Fosforlu Galata’da bir fahişe. İstanbul’un kaldırımlarını bilir, köprü altlarını, Barba’nın meyhanesini bilir uyumak için ve tekmil tüm meyhanelerini şehrin, içip göbek atmak için.
Fosforlu’nun aşık olduktan sonra kendini sorguladığı yerlerden namus bacak arasında değil klişesini-çünkü yumurtaya can verdiği gibi klişeye de can veren Allahım-
Ona karşı olan sevgisi bir aşktan daha fazla bir şeydi... Bir karasevda… Başta bir gecesinde kendisini evine alan ve ondan bu güne kadar bütün erkeklerin istediğini istemeyen, onun bir zavallı sürtük olduğunu anlamaz görünerek onu sayarak, ona insanlık gururunu iade etmiş olan bu adamı, bu zavallı mahpusu karasevdayı hatırlatan bir aşkla seviyordu.
insanın özünü görmeyen güzelliğe takılanlardan midem bulanıyor
Cevriye 70 yaşlarındaydı. Yıllarca evli olduğu kocasından sen süslenmeyi bilmiyorsun, çirkinsin, boşanacağım senden diye sözlü şiddete uğramıştı, tabii şiddet sadece sözle kalmamış en son radde olan darp etmeye kadar yükselmişti...
Cevriyem...
Sebeb-i Med’den hemzem, neden muttasıl iken munfasıl olduk.. arızaya bağlama ne olur.. lazım-i sükun ol evine dön.. Söz, bir daha ğunne yapar gibi kafanı ütülemiyeceğim.. kelimelerimi seçerken özellikle muhaffef olanları tercih edeceğim.. Sen konuşurken hep dinleyeceğim.. Arız-i olur durur isen kaç vecih olur isen ol