Sevgili @devrimyakut 'un oyunculuk yönü dışında yaklaşık 1 yıl önce kısa bir sürede ortaya çıkardığı bu öykü kitabini okumaktan çok keyif aldığımı söylemek isterim öncelikle.
Öykü kitapları yada hikaye kitapları kısa bölümlerden oluştukları için çabucak biterler ama ben yaklaşık 4 günde bitirdim kitabı. Hem her öyküden sonra sindirmek hemde kendimce onları yorumlamak istedim. Içerisinde bulunan konular ben bunu bir yerden hatırlıyorum diyebileceğiniz türden yani aslında çok içimizden. Hüzünler acılar hem geçmişten hemde bugünden. Yazım dili itibariyle kitap çok güzel ilerledi ama ben birakmak da istemedim elimden.
.
Içerisinde en çok hangi öyküyü sevdin derseniz her biri güzeldi ama Dilber tam da benim şu anki durumumu yansıtıyor diyebilirim. Dilber ablanın öyle bir cümlesini okudum ki yüzündeki tebessümü kelimelere yansıtamam sanırım.
.
Öykü türünü seviyorsanız bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
112 sayfadan oluşan bu kitap, dört bölümden oluşuyor. İlki, "Tutsaklık Hâli/Eyaleti" adındaki bir öykü. Bu öykü, bütün Arizona'yı kaplayacak şekilde yayılmış bir "özel" hapishaneyi konu alıyor. (Türkiye'den bir benzetme yapmamız gerekirse coğrafi bölgelerimizden birinin, örneğin Marmara'nın, Ege'nin ya da İç Anadolu'nun
" Bazıları koca kıtaların tüm bitki örtüsünü yok edebilecek miktarlarda yeni ve daha ölümcül gazların, çözünür zehirlerin ya da her türlü antikora karşı bağışıklık kazanmış hastalık mikroplarının nasıl üretilebileceğini araştırmaktadır. "
Doğan Cüceloğlu'nun kitaplarıyla geç tanışmış olmanın üzüntüsü yaşıyorum. Ancak en azından Öğretmen Olmak kitabını zamanında okuduğumu düşünürek teselli buluyorum.
Sadece öğretmenlerin değil eğitim sisteminde kimler yer alıyorsa bu kitabı önyargılarından arınarak okumalı.
Kitapta konuşulanlar bilmediğimiz şeyler mi? Hayır. Ama biliyoruz ki insan
Zor ama imkansız değil, herkes üstüne düşeni yaparsa neden olmasın.Her birimiz çocuğumuzun, kardeşimizin öğretmeni olmalıyız, tabi büyüklerimizin de öğrencisi.