Paul Nizan'ın o çok yerinde cümlesi aklıma geliyor: "Varlığıyla dünyayı suçlamayan hiçbir büyük yapıt yoktur." Che Guevara'nın ölümüyle büsbütün altı çizilen yaşamı dünyaya, insanların çoğunluğuna azınlığın yük hayvanı damgasını vuran ve çoğu ülkeyi bir azınlığın çıkan uğruna köleliğe ve yoksulluğa mahkum eden bizim dünyamıza yönelik bir suçlamadır; o aynı za manda da koşulları değiştirmek için hiçbir şey yapmayan bencilleri, korkakları ve bu koşulları kabullenlenenleri de suçlamaktadır. Çünkü onun ölümü bugün ve tüm gelecek için bir suçlamadır.
Ai Tang İmparatoru Wu Cong (841-846) devrinde Uygur Kaganlığı yıkılınca Çinliler Uygur topraklarına hücum etti ve bazı Uygur aileleri Çin'e tâbi oldu. Bu ailelerden birisi ise Aixiewu idi¹. Çinliler bu ailenin adını Aihongshun olarak değiştirdiler ve nihayetinde Ai olarak kısalttılar. Ailenin nesli Çin'de kaldı ve Çinlileşti. Junwang Bai
Reklam
Dün gece bir kitap okudum anne. Ölümü şimdi bir başarısızlık olarak görmüyorum. Nâzım Hikmetin -söylediği gibi öldüğümde yalnızca yarım kalan bir şarkı­ nın acısını toprağa götüreceğim.
1967 Ekim'inde Che Guevara'nın Bolivya'da ölümü, onun ilham verdiği ve temsil ettiği, samimi ve kararlı bir devrimci kuşağın özveri ve cesaretini simgeleştirdi.
Yoldaşlarının birçoğu, birçok Parti sırrını vermiştir polise, anlatmıştır sırları, hatta kendisini bizzat ele vermişlerdir, randevularda yakalatmışlardır ama o hiçbir zaman böyle bir zayıflık göstermemiştir. İnancı ve bilinciyle, iradesiyle, kararlılığıyla ölümü hiçe sayarak, Devrimci Mücadele uğrunda gelen her belayı, her cefayı, her eziyeti, her işkenceyi, her yokluğu yoksulluğu; "hoş geldi, safa geldi" diyerek karşılamıştır. Ne diyordu "Yol Anıları"nda bu konuya - işkencedeki tutuma ilişkin: "Ölümün bu işkencelerden acı olmayacağını düşünüyordum. Annem, Teyzem, Haminnem, 'Doktor çocukları'nın arkasından çok ağlarlardı. Ölüm kurtuluştu, ne yapayım? Bana onca güvenen yoldaşlarım önünde, Polise teslim olmuş, canını inancından üstün tutmuş bir hain durumuna düşmektense, bin kez ölmeliydim." Hani Kahraman Gerilla Che ne diyordu, Bolivya'da savaşırken, 1966 yılında toplanan "Üç Kıta Konferansı"na (Tricontinental Konference) gönderdiği mesajda? "Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin. Savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse ve başkaları mitralyöz sesleriyle, savaş ve zafer naralarıyla cenazelerimize ağıt yakacaklarsa ölüm hoş geldi, safa geldi."
Che'nin sadece posterleri değil, fakat askerileştirilmiş politik savaş (focoluk), yâni öncü ve küçük bir gerilla grubunun kırsalda başlattığı silahlı mücadelenin yoksul halkın, özellikle de köylülerin katılımıyla zafere ulaşması anlayışı pek çok ülkedeki gençlik gruplarına aktarıldı. Küba devriminin tecrübesi, Latin Amerika dâhil bir daha hiçbir yerde yinelenemedi. Bizzat Che, önce Kongo'da ve daha sonra yaşamına mál olacak Bolivya'da aynı mücadeleyi yinelemek istedi; ama başaramadı. Romantik ve kahramanca başkaldınsı, ardından trajik ölümü, onu devrimci bir aziz hâline getirdi. O zamandan bu yana romantik bir isyankarlığın ve başkaldırışın idolüdür.
Reklam
Che "Reyiz"
Gerçekler, ilişkin oldukları koşullarda her zaman açık seçik görülmezler. Açığa çıkarlar - bazen de gecikerek. Bu gerçek de ulusal kurtuluş mücadeleleri ve savaşlarıyla açığa çıktı. Yeni açığa çıkan gerçeğin ışığında emperyalizmin anlamı değişti. Taleplerinin farklı olduğu görüldü. Önceleri emperyalizm ucuz hammadde, emek sömürüsü ve denetlenebilir bir dünya pazarı istiyordu. Bugünse hiç bir değeri olmayan bir insanlık istiyor. Guevara kendi ölümünü, bu emperyalizme karşı verilen devrimci savaşın içinde önceden gördü. * Ölüm karşımıza nerede çıkarsa çıksın, hoş geldi; yeter ki bu, bizim savaş çağrımız, onu duyacak kulaklara ulaşsın, başka bir el uzanıp silahlarımızı kullansın, başka insanlar, cenaze şarkımıza, makineli tüfeklerin kesik ritmiyle, yeni savaş ve zafer bağırışlarıyla katılmaya hazır olsun. Guevara'nın önceden gördüğü ölümü, dünyanın bu katlanılmaz koşullarını kabul ederse, kendi yaşamının ne kadar katlanılmaz olacağının ölçüsünü sunuyordu. Önceden gördüğü ölümü, dünyayı değiştirme zorunluluğunun da ölçüsünü sunuyordu ona. Önceden gördüğü bu ölümün ona sağladığı yetkiyledir ki Guevara bir insana yaraşan onurla yaşayabildi. * "Vietnam Must Not Stand Alone" ("Vietnam Yalnız Kalmamalı") New Left Review, Londra, No. 43, 1 967.
Sayfa 138 - MetisKitabı okudu
NAZIM HİKMET VE CHE GUEVARA Yerli dilinde "insan" ve "dost, arkadaş" anlamına gelen, aynı zamanda "Hey!, Duy!, İşit!" nidası olan Che'nin (Ernosto Che Guevara) 6 Temmuz 1958'de, Fidel Castro ve arkadaşlarıyla Meksika'da tutuklanınca Meksiko Siti Hapishanesi'nden ailesine yazdığı bir mektupta; "Şu andan itibaren ölümü bir yenilgi olarak değerlendirmeyeceğim, aksine Hikmet gibi şöyle diyeceğim: "Ve yalnız/ yarı kalmış bir şarkının acısını/ toprağa götüreceğim..." dediğini, kaç Nazım Hikmet hayranı bilir?
Sayfa 272
Tamamen siyasal yanın dışında, XX. yüzyılın önemli bir bölümünde hakim olan ve benim de Beyrut'ta bizzat gördüğüm entelektüel ve kültürel atmosferi de hatırlamakta yarar var. Örneğin Hartum Üniversitesi'nde, Musul'un bahçelerinde veya Halep kahvelerinde erkek ve kız üniversite öğrencileri arasında yaşanmış olabilecek tartışmaları düşünüyorum; bu gençlerin ellerinden düşürmedikleri Gramsci'nin kitaplarını, oynadıkları veya alkışladıkları Bertolt Brecht piyeslerini, Nazım Hikmet veya Paul Eluard şiirlerini, içlerini kıpır kıpır yapan devrimci şarkıları, tepki verdikleri olayları -Vietnam Savaşı, Lumumba'nın öldürülmesi, Mandela'nın hapse atılması, Gagarin'in uzay yolculuğu veya "Che"nin ölümü- düşünüyorum. Ve bütün bunlardan da fazla, Afgan ya da Yemenli kız öğrencilerin altmışlı yılların fotoğraflarında hala ışıldayan gülümsemelerini derin bir nostaljiyle düşünüyorum. Sonra bugün aynı yerlerde, aynı sokaklarda, aynı amfiteatrlarda dolaşanların küçücük, kasvetli, hüzünlü ve çelimsiz evreniyle karşılaştırıyorum..
“Dün gece bir kitap okudum anne. Ölümü şimdiden bir başarısızlık olarak görmüyorum. Nâzım Hikmet’in de söylediği gibi öldüğümde yalnızca yarım kalan bir şarkı nın acısını toprağa götüreceğim. Küba Devrimi’ne katılıyorum...”
Reklam
14 Haziran 1928'de Arjantin, Rosario'da dünyaya geldi. Henüz iki yaşındayken yakalandığı astım hastalığı tüm hayatını etkilese de sporla yakından ilgilendi. Kitap okumayı, fotoğraf çekmeyi, şiir yazmayı ve satrancı sevdi. Asıl mesleği olan doktorlukta alerji ve cüzam alanına yoğunlaştı. "Yalnızca parası olanların değil, tüm çocukların eğitim
Tamamen siyasal yanın dışında, XX. yüzyılın önemli bir bölü münde hâkim olan ve benim de Beyrut'ta bizzat gördüğüm ente lektüel ve kültürel atmosferi de hatırlamakta yarar var. Örneğin Hartum Üniversitesi'nde, Musul'un bahçelerinde veya Halep kah velerinde erkek ve kız üniversite öğrencileri arasında yaşanmış ola bilecek tartışmaları düşünüyorum; bu gençlerin ellerinden düşür medikleri Gramsci'nin kitaplarını, oynadıkları veya alkışladıklanı Bertolt Brecht piyeslerini, Nâzım Hikmet veya Paul Éluard şiirlerini, içlerini kıpır kıpır yapan devrimci şarkıları, tepki verdikleri olaylan -Vietnam Savaşı, Lumumba'nın öldürülmesi, Mandela'nın hapse atılması, Gagarin'in uzay yolculuğu veya "Che"nin ölümü- düşü nüyorum. Ve bütün bunlardan da fazla, Afgan ya da Yemenli kız öğrencilerin altmışlı yılların fotoğraflarında hâlâ ışıldayan gülüm semelerini derin bir nostaljiyle düşünüyorum. Sonra bugün aynı yerlerde, aynı sokaklarda, aynı amfiteatrlarda dolaşanların küçü cük, kasvetli, hüzünlü ve çelimsiz evreniyle karşılaştırıyorum...
Sayfa 64 - ykyKitabı okudu
Paul Nizan'ın o isabetli saptamasını düşünüyorum: "Dünyaya karşı bir suçlama olmayan tek bir büyük eser yoktur." Che'nin ölümüyle mükemmel bir biçimde doğrulanan hayatı, bütün büyük eserler gibi, dünyaya karşı, insanların çoğunluğunu insanların azınlığının yük hayvanına dönüştüren, ülkelerin çoğunluğunu ülkelerin azınlığının çıkarı için hizmetkârlığa ve sefalete mahkûm eden bir dünyaya, bizim dünyamıza karşı bir suçlamadır. Aynı zamanda bu dünyayı değiştirmeye atılmayan egoistlere, korkaklara ve konfor-mistlere karşı da bir suçlamadır. Çünkü Che'nin ölümü, şu andan itibaren, bu suçlamanın hakkını vermek zorundadır.
Sayfa 135
Che'nin ölümü üzerine yüzlerce dilde ağıtlar yakılmış dünyanın dört bir yanına umut tohumları ekilmişti.
Resim