Cengiz Aytmatov'dan okuduğum dördüncü kitap da beni hayal kırıklığına uğratmadı.
Üç farklı koldan akan kitapta bir akış, Akbar adlı dişi kurt üzerinden yürüyor. Akbar ve eşi Taşçaynar ne zaman yuvalarından uzaklaşsalar yavrularını kaybediyorlar ve buna insanların hırsları ve kötülükleri sebep oluyor. İkinci akış papaz okulu öğrencisi olup, fikirleri yüzünden kovulan, ahlakı, erdemin peşinden gitmeye azimli Abdias üzerinden yürüyor. Abdias uyuşturucu batağındaki gençleri kurtarmak adına uyuşturucu çetesinin içine sızarak elde ettiği bilgileri gazetede yayınlamak istiyor. Fakat politikada anlamayan her ortamda doğruyu söylemekten çekinmeyen tabiatı yüzünden işler umduğu gibi gitmiyor. Bir diğer akış ise Boston adlı idealist sovhoz(Sovyetler de devlet eliyle işletilen tarım işletmesi) sorumlusu üzerinden yürüyor. Boston'un birimi hep hedeflerde birincidir ama fikirleri doktrinden sapma olarak görülür ve sürekli jurnallenir. Öte taraftan arkadaşının ölümüne neden olur istemeden ve onun eşi ile evlenir. Fakat Boston'a da huzur gelmeyecektir.
Tüm hikayelerdeki ortak payda ise Stalinist yönetimin eleştirisidir.
İnsan hayatını yönlendiren kanunların hesaba dayanan bir mantığı yoktur. Uzay boşluğunda dönüp duran dünyamız da kanlı dramların gösterildiği sahneden başka bir şey değildir.
Hayat, bütün hiçliklerden daha kuvvetlidir ve dünyada ondan daha kutsal bir şey yoktur. İşte bunun için insan öldürülemez, bunun için öldürmemek zorundayız.
Hayalden doğan umutlar, genellikle zaman içinde kırılıp giderler, temelleri yoktur. Tıpkı köksüz bazı ağaçlar ve çiçekler gibi... hayallerin trajik kaderi budur. Ama yine de hayalsiz yapamayız. İyiyi ve kötüyü tanıyacağımız yolda yürüyebilmek için hayaller gereklidir.
İnsanlar düşünen yaratıklar olarak ortaya çıkışlarından beri kendilerini daha iyi tanımaya çalışmışlar, ama bütün çabalarına rağmen şu soruya bir cevap verememişlerdi: Kötü, hemen her defasında, niçin 'iyi'den daha güçlü olarak ortaya çıkıyor?
II. Abdülhamit dönemini esprili bir dille anlatan eser, yazarın tek romanı olarak kabul edilebilir. 80'li yıllarda tek kanallı yayıncılık zamanında dizisi çekilmişti. Dolu dolu bir dönem kitabı olduğunu düşünüyorum lakin üslup, edebi anlatım kendimi zorlasam da beni içine alamadı. Maalesef seksen sayfa sonra bırakma kararı aldım. Bir süredir bu tarzda, okumakta zorlandığım, bana hitap edemeyen eserlerde inatçı davranmamayı seçiyorum. Hayat kısa, okunacak değerli eser ise çok fazla.
Üç İstanbulMithat Cemal Kuntay · Oğlak Yayıncılık · 20202,432 okunma