"Kral Tyndareos'un kızı sonunda evlilik yaşına gelmiş," diye açıkladı babam bana. Bu ismi biliyordum. Tyndareos, Sparta kralıydı. Babamın gıptayla baktığı son derece geniş ve verimli güney topraklarının sahibiydi. Krallıklarımız içindeki en güzel kız olduğu söylenen kızından bahsedildiği de kulağıma gelmişti. Dedikodulara ba­ kılırsa kuğu kılığına giren baştanrı Zeus, Tyndareos'un karısı Leda ' nın ırzına geçmiş, kadın da dok u z ay sonra iki çif t ikiz do­ ğurmuştu. Ölümlü kocasının çocuk l arı Klytaimestra ile Kastor ve tanrıdan olma ışıltılı kuğu yavruları Helene ile Polydeukes. Tanrıların pek iyi ana babalar olmadığını herkes bildiği için Tyndareos'tan dört çocuğa da babalık etmesi bekleniyordu. Babamın aktardığı haber karşısında sessiz kaldım. Böyle şey­ lerin benim için herhangi bir anlamı yoktu.
Bi­zim kardeşliğimiz, diye yeniden başladı, niçin bana asıl bilmece gibi görünüyor? Hem biriz hem de çif t , sen be­ nim olmamam gereken şeysin, ben de senin olamayaca­ ğın şeyim, iki kişi var olmalıyız, birlikte, isteyelim ya da istemeyelim, başka herkesten daha yakınız. Hem niçin bana öyle geliyor ki , büyük l üğümüz sonuçsuz kalacak ve ne başarırsak başaralım bir hiçmiş gibi kaybolup gidecek, ta ki karşılıklı büyümüş isimlerimiz yeniden bir bütün olana, zayıf l ayana dek? Birdenbire durdu, sonra kağıdı yır t ıp parça parça etti.
Reklam
Goethe ise şöyle yanıt vermişti: Bir çif t kardeş ki, insani çabaların çokluğu kendini bu kadar belli ediyor, yani eylem ve zevke yönelik zengin olasılıklar en ör n ek biçimde gerçeklik haline geliyor; gerçekte bir oyun bu, aklı umutla ve ruhu biraz olsun düşünceyle doldurmaya uygun. Bu cümleyi kimse anlamadı.
H E P H A i STO S V E A F RO D i T: M U T S U Z B i R EVLi L i K Güzellik tanrıçası ile en çirkin tanrı garip bir çif t oluşturuyordu. Yine de karı kocaydılar ama bu masallardakine benzer "sonsuza dek m utlu" bir evlilik değildi. Hephaistos Olympos Dağı'nda kabul görüp on iki önemli tan­ rıdan biri olarak benimsendikten sonra
Zeus'un en güçlü silahı yıldırımlardı. Poseidon'un en etkili sila­ hı zıpkınıydı. Afrodit'in en etkin silahı ise bir korseydi. Bu, bazı ka­ dınları n daha zayıf görünmek için kullandığı bir iç çamaşırı değildi; daha ziyade bir kemeri andırıyordu. Bu sihirli korseyi giyen kadını görenler ona tutuluyordu. Cömert bir anına rastlarsa Afrodit bu korseyi başkalarına da ödünç veriyordu. Örneğin, Zeus'u baştan çıkarması için Hera'ya ya da kavga eden çif t leri barıştırmak için bir başkasına verebiliyordu.
yorgun günün gözlerinde saklanmış uykunun karanlığı ve dilsiz bir rüya bugün yeniden koşmalısın bu yoldan eve doğru, yalnız başına böylece hep yanında olur karanlık gölgen sanma ki bir çif göz yolunu bekleyecek orada
Sayfa 170 - YKYKitabı okudu
Reklam
69 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.