Çıktım erik dalına anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp der ne yersin kozumu
Ağrılık yaptı bana bühtan eyledim ona
Gerçi de geldi aydır hani aldın kuzumu
Kerpiç koydum kazana poyraz ile kaynattım
Nedir diye sorana bandım verdim özünü
3.5... Büyük umutlarım vardı bu kitaba karşı, hatta çok da güzel başlamıştı ama maalesef yazar çok üstünkörü yazmış. Kitap, ilk kitaptan tanıdığımız Harper'ın ablası Hollis ve Carolina Comets'in kaptanı Lowell'un kitabı. Hollis yakın zamanda eşinden boşanmış bir kadın. Harper'ın düğününde önce nefret edip sonrasında yakınlaştığı Lowell ile birlikte oluyor. Ama ikisi de bunun tek gecelik bir şey olduğunun bilincinde. Aradan aylar geçiyor ve Hollis hamile olduğunu öğreniyor. Ve hiç iletişim kuramadığı Lowell ile bir araya gelip haberi verdiğinde Lowell'un beklemedik tepkisiyle karşılaşıyor. Çünkü Lowell'un travmaları var. Buraya kadar kesinlikle spoiler değil çünkü çünkü her yerde yazıyor. Sonrasında ise biz kabulleniş evresi ve iç çatışmaları okuyoruz. Aslında çift çok iyiydi ama zaten tarafından harcanmış biraz. Biraz daha uzun, ayrıntılı ve duygulu olsaydı kesinlikle favorim olabilirdi. Sürekli bir cinsel birliktelik üzerinde durulmuş, hisler geri plana kalmıştı. Lowell'a çok kızdığım yerler vardı, özellikle hastane sahnelerinde kafasını duvara sürtüp kıvılcım çıkartmak istedim. O kadar kızdım ki Hollis bile benim kadar kızmadı diyebiliriz. Neyse en azından sonu güzeldi. Çıtır çerez kolay okunabilir ve tam yaz sıcaklarında okunacak bir seri bence.
Tek VuruşTeagan Hunter · Pukka Yayınları · 2024176 okunma
Mustafa Kemal koridordan geçerken gergin ve sinirli idi. Veliahtın vagonuna girdiğinde, sarayda gördüğü bir ayağı çukurdaki sarsak ihtiyarın yok olduğunu görüp şaşaladı. Onun yerinde, kendisine cin gibi zeki gözlerle bakan gayet canlı bir adam oturuyordu.
Altmış yıl boyunca Vahdettin, Abdülhamit’in boyunduruğu altında, sarayda oturmuştu. Eski Padişah onu sevdiği ve eğitimini üstlendiği halde, Vahdettin’i de hafiyelerine sürekli olarak izletmekten geri kalmamıştı. Bütün bu yıllar boyunca sürekli bir baskı altında yaşamıştı. En küçük bir hatası, politikaya karşı en ufak bir ihtiras ya da ilgisinin olduğunun fark edilmesi halinde, tamamen ortadan kaldırılabilir ya da ömrü boyunca kilit altında tutulabilirdi. Böylece bir maske olarak miskin, bitkin bir hal-tavır benimsemişti. Bu maske altında, aslında zeki bir beyin ve ne istediğini gayet iyi bilen bir irade gizliyordu.
Malum tartışmadan sonra binbir çeşit şeriat tanımları yapıldığı görülüyor.
Kabaca not edelim. Şeriatsız toplum yoktur. Ülkemizde de Nauru'da da Çin'de de bir şeriat hüküm sürmektedir. Çünkü şeriat; toplumu bağlayan kurallar bütünüdür kabaca.
Maalesef çoğu Müslüman(cılık oynayan) için o gözle bakılmasa da net bir kırmızı çizgisi,