Son İstanbul beyleri ve hanımları...
Sokak satıcıları...
Ev kadınları...
Savaşa giden askerleri...
Esnafı, bankcısı...
Ne varsa âlemde, o var Adem de.
Gelin İstanbul’u gözleri insan manzalarına konuk olalım.
Şiirsel bir anlatımla öykülere kapı aralamış yazar. Yormayan, sıkmayan, düşündüren, sokaklarında gezdiren bir anlatım. Her insanın
Ben değişik konuşmalarımda, tıbba ters bir olayı anlatırım: "Adama beyin ameliyatı yapılmış, beyini alınıp götürülmüş; ciğer ameliyatı yapılıp ciğerini alıp götürmüşler; ama ceset ortalıkta dolaşıyor. Tıp da böyle bir olay olabilir mi?" dediğimde doktorlar "olmaz" diyorlar. Nasıl olmaz Türkiye'de bir sürü var. Ne beyin var, ne ciğer. Ciğer burada amiyane tabiriyle "gönül" demektir. Beyin de "akıl" demektir. Yâni, ne akıl kalmış, ne de gönül kalmıştır. Büyük adam diye dolaşanlar arasında bunlardan yoksun, tıbba aykırı bir sürü yaratık var.
Burada 1979 yılında yazdığım bir şiirciği nakledeyim:
Şiirin adı: "Ciğerciler":
Ne beyin kaldı satacak, ne ciğer.
Sonunda ciğerciler de İngilizce öğrenip
Amerika 'ya göçtüler.
Adanalılar Kazancılar Çarşısı Çiğerciler veya Kebapçılar Çarşısı olarak bilinen çarşıda Öğle sonuna kadar kebap yer, içki içer, eğlenirler… Kafasına rakı bardağını yerleştirerek akrobatik danslar yapanları mı ararsınız, Adana’nın sıcakkanlılığını ele verecek kadar yüksek sesle yapılan şakalaşmaları mı?