296 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 6 days
"Eyyüp Akyüz'ün gençlik çağına ilişkin sorusu, geride kalanı hatırlamaya çağırırken şimdiki zamanı layıkıyla yaşamanın haklı sebebleri üzerinde düşündürüyor." diyor Cihan Aktaş, kitabın arka kapağında yer alan yazısında. 310 kişiye ki bunlardan çoğu yazar ve şairlerden oluşuyor, "Şu an 18 yaşında olsaydınız neler yapardınız?" diye sormuş yazar. Sorunun içindeki tefekkürü idrak edip, gayet hikmetli cevaplar verip ve okuyana bir şeyler söyleyen kıymetli yazar ve şairler olduğu gibi, soruyu sadece zahiriyle algılayanlar da olmuş elbette. Sorunun her kesimden insana yönetilmesi iyi mi olmuş bilemiyorum bu yüzden. İsmini aradığım çok kişi oldu, eminim onlar daha nasihatkar ve tefekkür edilecek cevaplar verirlerdi ve kitabın hazırlanmasında ki niyet, ortaya çıkan haline daha çok yansırdı. Yine de büyük bir emek var bu ziyadesiyle aşikâr. Mavi Marmara şehidi Furkan Doğan'ın okuduğu son kitabın bu kitap olduğunu öğrenince de daha bir farklı baktım kitaba, tuhaf bir hüzün çöktü içime. Ona sorulsaydı bu soru cevabı ne olurdu acaba... Rahmet olsun. Bu kitabı 18 yaşımda okumuş olmayı çok isterdim bir de. Kitap bittiğinde bu soruyu kendime sordum. O yaşlarda bir rahlenin başında ilme, Allah'ın rızasına, aşk ehlinin eşiğine talib olma gayretindeydim, yazıyordum, okuyordum. Yine 18 yaşında olsam yine rahlemin başında olmayı, yine kendi dünyamın içinde, kitaplarla, yine rahlenin üstünde, acziyetinin farkında bir mürekkeb izi olmayı isterdim... Vesselâm.
Kayıp Ülke
Kayıp ÜlkeEyyüp Akyüz · MGV Yayınları · 201543 okunma
"Eğer Allah iki insanı birbirine yazmadıysa iki cihan bir araya gelse de o iş olmaz. Ama Allah tarafından iki insan birbirine yazıldıysa buna hiçbir Allah'ın kulu engel olamaz."
Reklam
Bir tas çorba ile eşiklerden geçip de bir kalpte hak iddiasında bulunabileceğini fark ediyordu.
“Dünya süsü işte. Bakması görmesi hoş; övmesi, gönül vermesi boş.”
Kapı
İnsan, aşık olacağım diyerek de aşık olamazdı ki...
80 syf.
·
Not rated
·
Read in 16 hours
Diyanet Aile Dergisi penceresini dinin toplum nezdindeki itibarını zedeleyip insanların dine olan güvenini sarsarak tefrikaya zemin hazırlayan din istismarına açmış. Kaan H. Süleymanoğlu, “Maske Değiştiren Din İstismarı” adlı yazısında “Din istismarı, bir insanın veya toplumun başına gelebilecek en kötü şeydir. Çünkü o, şifalı bir tasa gecenin sessizliğinde damlatılmış zehir gibidir. Din ve maneviyat, insanların her zaman muhtaç olduğu, şifa bulduğu bir eczaneyken istismarcı tarafından zehre, şerre dönüştürülmüştür. Dinini, istismar çevrelerinden öğrenen kişi, yanlış yöne giden trene binmiş kişi gibidir, içeride doğru istikamete koşması bir anlam ifade etmeyecektir.” dedi ve bilinçli bir müminin sık sık niyetini, kaynaklarını, davranışlarını gözden geçirmesi; ne imanını ne de cüzdanını kimliği belirsiz hesapların, ticari ihtirasların ve güç temerküz etmek isteyenlerin hizmetine sunmaması, dindarlığını ve maneviyatını Kur’an ve sünnetin dosdoğru yolundan ayrılmadan güvenilir kaynaklardan beslemesi gerektiğinin altını çizdi. Mustafa Mehmetoğlu, dini, dünyevi menfaatlere alet eden din istismarcılarının, Bakara suresi 204. ayette buyrulduğu gibi hakikatte hasımların en yamanı olduklarını, Müslüman’a düşen vazifenin de Allah’ın “eleddu’l-hısâm/hasımların en yamanı” olarak tanıttığı bu kimselere aldanmaması gerektiğini belirtti. Bu ayki söyleşi Cihan Aktaş ile gerçekleştirilmiş. Çocukluğunu, kitaplarını, sinema tutkusunu, yazarlık serüvenini konuşulmuş.
Diyanet Aile Dergisi - Sayı 19
Diyanet Aile Dergisi - Sayı 19Diyanet Aile Dergisi · Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları · 20206 okunma
Reklam
Bir zamanlar düşler, ümitler, sunulmayı bekleyen sevgiler vardı. Geçmiş diye bir zaman yoktu, her şey gelecekti bir zamanlar. Geleceğin renkleri canlı, pırıl pırıldı. O zamanlar.🎠 - Cihan Aktaş
“1989’da uluslararası bir festivale dönüşen Fecr Film Festivaline, aynı yıl Türkiye’den Işıl Özgentürk ve Onat Kutlar davet etmişlerdi. Farabi Sinema Enstütüsü Müdürü Behişti, bu davetler üzerine şunları anlattı: Biz, İslamcı olmayan Türkiye aydınının İran konusunda ne düşündüğünü biliyorduk. Işıl Özgentürk Hanımefendi, kuşkulu ve tepkici bir psikolojiyle İran’a geldi. O zannediyordu ki, biz de sosyalist ülkeler gibi davranacağız. Bize, burada kadınlar caddelerde yürürler mi, acaba kadınlar yüksek tahsil yapıyorlar mı, kadın gazeteci var mı, gibi sorular soruyordu. Biz ise, onun kendi başına gözlemlerde bulunması, dilediği gibi bilgi edilmesi için çeşitli temaslar kurmasını sağlamakla yetindik. Kendisi, ayrılacağı gün İran konusunda bu kadar habersiz olduğundan dolayı rahatsızlığını belirtti. Gördüklerinden dolayı şaşırmış gibiydi. Türkiye’ye döndükten sonra Cumhuriyet gazetesinde güzel bir makalesini yayınladı. Bir müddet sonra da bizimle temas kurarak, İrana gelirken, bir baskı rejimi ile karşı karşıya kalacağını sandığını ve böyle bir şeyle karşılaşacak yerde İranlı Müslüman aydınların durumunu düşündüğünden çok farklı gördüğünü söyledi.”
240 syf.
·
Not rated
Cihan Aktaş'ın okuduğum ikinci kitabıydı. İmzalarken "unutmadıklarımız ve unutulmaması gerekenler için" diye not düşmüştü ve o zaman anlamamıştım unutulmaması gerekenin ne olduğunu. Sadece öykü değil yazdıkları, her biri bir yarayı anımsatıyor. Müslümanca yaşamak istemenin neleri getirdiğini, zamanın bizden neleri götürdüğünü... Bunları sıradan, hayattan olaylara sığdırıyor, olaydan çok hissettirdikleri kalıyor akılda.
Unutulmayan
UnutulmayanCihan Aktaş · İz Yayıncılık · 201810 okunma
Birilerinin beklentilerine cevap vermek için takdir toplamak ve ortama aykırı düşmemek adına öyle çabalamıştı ki kendine özgü tepkileri silikleşmişti nihayet.
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.