Yalnız hayallerle beslenen bir arkadaşlık ne kadar kısa sürüyordu. Günlük meselelerin çözülmesinde bir hayalin ne faydası olabilirdi? Zavallı bir ruh, insanı nereye götürebilirdi? İnsanın ihtiyaçlarını nasıl karşılayabilirdi? Her gün karşınıza çıkan canlı, elle tutulur varlıklarla bir ruh nasıl başa çıkabilirdi? Bir ruhla yaşamak, tek başına yaşamak gibi, hayal gücü isteyen davranıştı. Uykusu gelen bir insanın, uyanık kalmak için boşuna harcadığı bir çabaydı. Sonunda beden, arzulara boyun eğiyordu. Karısını, arkadaşlarını, işini yok sayarak soyut bir yaşantı sürdürmesi ne kadar zordu. Bütün olaylar, kendi kanunlarına uygun bir düzenle onu alıp götürüyordu.
Osmanlılar’ın Oğuz telakkisi Oğuz dünya hakimiyeti düşüncesine dayanır. Oğuzname’ye göre Türklerde ilk Cihan hakimiyeti Oğuz Kağan tarafından kurulmuştur.
"İkinci Cihan Savaşı'ndan sonra, iyice anlaşılmıştır ki dünya yüzünde gerçek barış, ancak milletler arasında mevcut ekonomik ve kültürel seviye farklarını gidermekle kabil olacaktır."
Tek yol devrimdi, hayır İslâmdı, hayır milliyetçilikti. Kopya formüllerinde büyük bir uyum içinde sıraların üzerini süsleyen öğrenciler ülkenin kurtuluşuna çıkan yollar bakımından derin anlaşmazlıklar içindeydiler. Hepsi çok ciddi, hepsi asık suratlıydı bu yazılarda. Karşılıklı tehditler de eksik değildi. Çapraz yazılmış dört satır ilgimi çekti: Bu da ürkek bir yazıydı, daha da ince yazılmıştı:
Gönül derdiyle düştüm gurbete ben kaç yıldır
Aşk kapısında girdim nöbete ben kaç yıldır
Yarime kavuşunca Allaha şükreyledim
Doydum sevda denilen şerbete ben kaç yıldır
“birden ürperdi,şalına sarındı.insan,annesinin öldüğü gece de üşüyordu.artık birlikte üşüyemeyeceklerdi.annesinin oturduğu koltukta sanki kocaman bir delik vardı artık.sanki bir duvar yıkılmıştı:gerisinde bu büyük ve karanlık ve ürkütücü boşluğun bulunduğu bir duvar.bu duvar korumuştu onu yıllarca karanlıktan.
artık bir şey görmek mümkün değildi.artık onu hiç kimse anlayamayacaktı.artık onunla rahat alay edebileceklerdi.artık ona daha kolayca saldırabileceklerdi.artık onu ezip geçebileceklerdi.artık onun başına gelen haksızlıklara sessizce karşı çıkan tek varlık yok olup gittiği için(bunu düşünmek ne kadar günah da olsa evet yok olup gittiği için)onu dinleyemeyeceklerdi.hem küçümseyeceklerdi hem acıyacaklardı artık...öksüz kalmak işte bu demekti...”