Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Vefâ Lisesi Muallimi Ahmet Rıfkı
Çanakkale'de kızılca kıyametin koptuğu günler.. İstanbul'da, düşmanın Çanakkale'yi geçtiği söylentileri, her meslek erbabından kişilerin akın akın Çanakkale'ye gitmesine sebep oluyor.. Herkes, vatan toprağını düşman çizmeleri altında çiğnetmemek için çaba sarfediyor.. Bunlardan biri de İstanbul'da Vefa Lisesi'nde
Sayfa 184 - Yeni Dünya Yayınları, Nisan 2007, İstanbulKitabı okudu
Alıştırma defterini çıkar da yazdıralım; gerçekler havada kaybolmasın.
Sayfa 108 - İletişim
Reklam
Daha önce, İngiliz hükümetini Hitler’in ölümü hakkında en güvendiği adamlardan birine araştırma yaptırdığını belirtmiş, bu kişinin Profesör Trevor Roper olduğuna da işaret etmiştik. İkinci Dünya Savaşı biter bitmez, müttefikler arasında görüş ve davranış farkları belirmişti. Sovyetler, kendi ellerine geçen her şeyi olağanüstü bir gizliliğe tâbi
Ülke ve toplum olarak ders almamız gereken bir hikaye
Bir gün, o zaman Fransa'nın Milli Eğitim Bakanı bulunan tanınmış tarihçi ve meşhur âlim Victor Duruy demiryolu istasyonunda treni beklemek üzere dururken beş yaşındaki bir kız çocuğunun, elindeki deftere kurşunkalemiyle kendi karşısında bir şeyler yapmakta olduğunu görür. "Çocuğum o yaptığın nedir?" diye sorar. Kızcağız, "Sizin resminiz mösyö!" der. Victor Duruy gülerek, "Sen onu bana gösterir misin çocuğum?" dediğinde çocuk, "Büyük bir memnuniyetle mösyö!" diyerek defterini takdim eder. Victor Duruy bakar ki kızcağız kendisine çok benzeyen bir resim yapmış! Hemen kızın babasını sorar. O istasyonun kondüktörü olduğunu öğrenince adamcağızı resim okuluna yakın olan bir istasyona naklettirir. Kızı ressamlık okuluna koyar. İşte bu kızdan meşhur ressam Rose-Maury çıkar.
"Kadermiş!" Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru: Belânı istedin, Allah da verdi... Doğrusu bu. Taleb nasılsa, tabi'i netice öyle çıkar. (...) Sonunda bir de 'tevekkül sokuşturup araya, Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya! Bırak çalışmayı emr et oturduğun yerden, Yorulma, öyle ya, Mevlâ ecîr-i hâsı iken! Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini, Birer birer oku tekmil edince defterini; Bütün o işleri Rabbim görür: Vazifesidir... Yükün hafifledi... Sen şimdi doğru kahveye gir! Hudâ vekîl-i umûrun değil mi? Keyfine bak! (...) Hüda'yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hudâ; Utanmadan da tevekkül diyor bu cür'ete... Ha!"⁹⁷
Sayfa 80 - PdfKitabı okudu
Bir çocuğun da dinlenme saati yoktur. Ancak "düzenin koşulları"na uygun davran­maya başladığı zaman, dinlenmeyi de düşünür. Değişik insanlar değişik şekillerde dinlenirler. Ben hepsini aşırı bir heyecanla izlerim: işçi para zarfını nasıl cebine sokar ve nasıl motosikletine biner; borsa spekülatörü telef onun ahizesini elinden nasıl bırakır, not defterini masanın çekmecesine nasıl kaldırır; tezgahtar kız önlüğünü nasıl çıkarır, ellerini nasıl yıkar, aynada saçlarını nasıl düzeltir, nasıl rujunu sürüp çantasını alır ve çıkar. Hepsinin de hareketleri olağandır. Ben ise "Paydos" adlı numaramı ya­ parken olağan değilimdir. Bir hayvanın da paydos edip etmediği üzerine Marie'yle konuşmuşuzdur. Örneğin, geviş getiren bir inek veya çitin kenarında uyuklayan bir eşek. Ona göre hayvanların da yaptıkları işi paydos ettik­lerine inanmak doğru değildi. Ancak uyku bir paydos olduğu için, insan ile hayvan arasındaki tek ortak yandı.
Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Alıştırma defterini çıkar da yazdıralım; gerçekler havada kaybolmasın.
Sayfa 108Kitabı okudu
— Açlığımıza derman bulmaya geldik. — öyle ise çıkar bakalım akıl defterini. — Sor. Bütün açlık felsefesi, kaçakçılık nizamnamesi ezberimdedir.
Teravih Namazının Faziletleri
Ali İbni Evi Talib (Radıyallâhu Anh) Ramazan ayındaki teravihin faziletini misallerle anlatmak üzere şöyle buyurdu: "Allah'u Teala 'nın bu ayın kıyamını nasip etmiş olduğu kimselere ne mutlu! Ne mutlu ! İlk gece ; teravih kılan kişi anasının kendisini doğurduğu gün gibi günahlarından çıkar. İkinci gece ; eğer müminseler ana babası
Tuana Basın YayınKitabı okudu
Mütevekkil
"Kadermiş!" Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru: Belânı istedin, Allah da verdi... doğrusu bu. Talep nasılsa, tabîî, netîce öyle çıkar, Meşiyyetin sana zulmetmek ihtimâli mi var? "Çalış!" dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun, Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun! Sonunda bir de "tevekkül" sokuşturup araya, Zavallı
Reklam
Defterin kaç yaprak olduğunu merak ettimse de, kim uğraşacak şimdi gereksiz sorularla? Yani ölüm, ben de bilmiyorum kalan ömrüme ne kadar ömür biçtiğimi. Her gün kaç sayfa yazarım, kaç anlamlı cümle çıkar bu sayıklamalardan? Belki şu yazdığım satırlara ekleyecek tek kelime bulamam, boş beyaz kâğıtlara bakarak adamakıllı yaşlanırım veya yazı alır beni sana götürür. Ölümümden sonra kimin eline geçeceği hiç belli olmayan, spiralli, beyaz kâğıtları kareli, kapağında parlak kırmızı bir elma (HAYAT) ve uçları sipsivri açılmış bir yığın kurşunkalem (ÖLÜM) resmi bulunan, adi, adi, adi bu deftere adımı açıkça yazmayacağım. Sahaf tezgâhına düşecek veya yoklara karışacak bir hayatın sahibinin adı belli olsun istemiyorum. Belki bir gün bu defteri eline geçirecek meçhul kişi: Sanma ki, aklı, suyu çekilmiş bir kafatasının içinde bir avuç kar gibi hızla eriyen bir adamın defterini okumaktasın. Kafatasımın suyunun çekildiği doğru. Islanmış da kurumuş, kuruyup çekmiş bir tahta parçasını andırıyor kafatasım, ama içinde kurşun kadar ağır bir şey var. Adımın bir öneminin olmadığını ben de biliyorum. Ama şu satırları yazan ele sahip vücut bir ad taşıyor. Ad vücudu var kılar. Gerçek bir hayat hikâyesi olarak değil, gülüp geçtiğin basit romanlar gibi oku beni. Bir iz kalsın ardımda, ama okunduğu anda unutulacak bir iz. Unutulmayacak bir iz bırakan adamlardan değilim.
Sayfa 10
Küçük bir hikaye :
- Bir gün, o zaman Fransa'nın Milli Eğitim Bakanı bulunan tanınmış tarihçi ve meşhur âlim Victor Duruy demiryolu istasyonunda treni beklemek üzere dururken beş yaşındaki bir kız çocuğunun, elindeki deftere kurşunkalemiyle kendi karşısında bir şeyler yapmakta olduğunu görür. "Çocuğum o yaptığın nedir?" diye sorar. Kızcağız, "Sizin resminiz mös- yö!" der. Victor Duruy gülerek, "Sen onu bana gösterir mi- sin çocuğum?" dediğinde çocuk, "Büyük bir memnuniyetle mösyö!" diyerek defterini takdim eder. Victor Duruy bakar ki kızcağız kendisine çok benzeyen bir resim yapmış! Hemen kızın babasını sorar. O istasyonun kondüktörü olduğunu öğrenince adamcağızı resim okuluna yakın olan bir istasyona naklettirir. Kızı ressamlık okuluna koyar. İşte bu kızdan meşhur ressam Rose Maury çıkar.
Sayfa 93 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
" Kötü bir sözü herkesin söylemesi, o söze bir gerçeklik kazandırmaz. Çıkar defterini. Yanlız, gerçeğin tanımını vereceğiz, matrağın değil." Yaz bakalım: Gerçek, başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür.
Sayfa 108Kitabı okudu
Adamın birkaç adım arkasında genç bir kadın var. Kucağında bebeği. Pijamasından baldırına kadar sıyrılmış bir ayağı annesinin kucağından sarkmış, başı geriye düşmüş, ter içinde, sıcaktan baygın uyuyor yavrucağız. Kadının gözlerindeki içe çekilmiş kaygılı yorgunluğu, oturduğu yerden bile görebiliyor Sevda. Dalgın – Uzak – Tükenik – Duygusuz –
Sayfa 192 - Artemis YayinlariKitabı okudu
65 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.