Bugün benim günüm
Hayat acımasız çarkına benide sardı yuvarlanıp dönüyorum.
Dünyamı daha hızlı ben mi kestiremedim yetişemiyorum Sarsıntılar dan
Daha yolun yarısında bile değilim neden yorgunluk kirpiğim kaybolsa yıkılacak durumdayım.
Taşımak mümkün değil boyu aşmış gam keder faslı
Nasıl desem hayat narin yüreklere torpil geçse itiraz eden olur
Yerden göğe haklısınız, sevgili dostlar,
Görünce hop oturur hop kalkarız,
Ne oldum delisi, şımarık bir kızcağız,
Ağzında çiklet sabahtan akşama kadar,
Yoktur farkı manda gibi yayılandan,
Oturup habire burnunu karıştırandan,
Aman, bu yapışkan illete kapılma sakın,
Sonunda yapışkanın teki olur çıkarsın,
Bilmem, var mı aranızda bilen biri
Bayan
Bayılırım çiklete. Çikletsiz yapamam. Bütün gün, sabahtan akşama kadar çiklet çiğnerim. Yalnızca yemek yiyeceğim zaman çikletimi ağzımdan çıkarır, bir yere kaybolmasın diye kulağımın arkasına yapıştırırım. Açıkçası, her an çiklet olacak ağzımda, yoksa rahat edemiyorum, ne yapayım. Annem akşama kadar çiklet şaklatmanın kibar bir hanıma hiç yakışmadığını, benim gibi bir kızın cenecinin durmadan oynamasının göze hiç de hoş görünmediğini söylüyor, ama ben aynı fikirde değilim. Hem annemin beni eleştirecek hali mi var, bütün gün bana avaz avaz bağırırken onun çenesinin nasıl oynadığını bir görseniz!
Sayfa 51 - İki Altın Bilet Daha Sahiplerini BuluyorKitabı okudu
Çok uzun olmayan bir zaman sonra hepimiz İngilizce konuşan,, hamburger yiyen ve çiklet çiğneyen yaratıklar haline geleceğiz.. İnsanın farkının bir korku ögesine,, bir aşağılık kompleksine dönüştürüldüğü bir yıkıma doğru sürükleniyoruz.. Düşünmek bile ürkütücü..
“En çok ne yemeyi seversiniz” diye sordu.
“Çikolata, bonbon ve çiklet yemeyi severim” dedim.
Bir süre ortadan kayboldu, iç ve dış, bütün cepleri, çikolata, bonbon, gofret ve çikletle dolmuş. Beş dakikada bir, bana birisini çıkartıp armağan ediyor.
1982 Batman doğumlu olan Ercan y Yılmaz, sınıf öğretmenliği ve Türk Dili Edebiyatı mezunu, kıymetli bir öğretmenimiz. Adındaki “y” harfini, aynı ad ve soyadın sık kullanılmasından dolayı yaratabileceği karışıklığı önlemek amacıyla soyadından kopyalamış. Kısaltma olmadığından mütevelli de noktasız ve küçük diye belirtmiş.
“Şiiri seviyorum, öyküden
Peki nedir Âdâb-ı Muaşeret?
Âdâb-ı Muaşeret kısaca çocuklara insan olmayı öğretiyordu.. İşte o dersin konularından bazıları;
- Ayakta bir şeyler yiyip içilmez.
- İnsanların yanında eller pantolon cebine sokulmaz.
Her acıyı ciklet çiğneyerek karşılayan ve bir omuz silkmesiyle geçiştiren kızlardan biri olmuştu sonunda. Başka türlü ayakta ve hayatta kalınamayacağını öğrenmişti çünkü.
Şekerli suya ekmek banan çocuklardık
Ve tuza
Yaralı pantolonlarla bilye peşinden koşan,
Çamurda yuvarlanan,
Düştükçe yuhalanan
Kurbağalarla aynı gölette yüzen
Aklı üç karış havada,
Düşü gökyüzünde başıboş gezen çocuklar…
Yanık bir türküde pişirirdi lor çorbasını annem
Ve bir uzun havada susadıkça umuda, gözyaşlarını içerdi
Acılar bir çay