Karlar düşerken doğacağına
Guguk kuşları öterken doğsaydın ya
Veya yeşerirken üzümler
Ya da kırlangıçlar göç etmek için havalandığında
Uzun bir yolculuk bekler onları
Yaz bitmeye yüz tuttuğunda
Kuzular kırpılırken öleceğine
Elmalar dökülürken ölseydin ya
Çekirgenin hesap verme vakti geldiğinde
Tarlalar olgun başaklarla süslendiğinde
Ve iç çekerken rüzgarlar
Lütufların yitimine.
Ben ölünce, sevdiceğim,
Hüzünlü şarkılar söyleme ardımdan;
Güller dikme baş ucuma,
Ya da koyu gölgeli bir selvi ağacı:
Yeşil çimenler olsun üstümde
Yağmurla ve çiyle ıslanan;
Ve istersen, hatırla,
İstersen unut.
İki kız kardeşin zıtlığını ve bir yandan da yasak meyve hikayesini barındıran bir öykü-şiir. Kızlar goblin pazarında sesler duyarlar başta kulak asmazlar fakat sonradan Laura goblinlere kanar ve meyveden yemek ister. Parası olmadığı için saçıyla öder bedelini. Laura sonrasında hastalanır ve hastalanır ve o marketi bidaha görüp duyamaz. Lizzie kurtarmak için gittiğinde onlarla karşılaşır, goblinler tekrar meyveyi yedirmek ister fakat Lizzie onlara asla kanmaz, goblinler çıldırıp ağzına sokmayı dener fakat Lizzie ağzını sımsıkı kapar. Meyve yere düşüp parçalandığında goblinlerde yok olur. Eve döndüğünde Laura Lizzie'nin yanağındaki meyve kalıntılarını yalayıp hayata geri döner ve bu kızlar büyüyüp anne olduklarında bu ders verici hikayeyi çocuklarını anlatır.
Ben mi söyleyecekmişim sırrımı? Yok daha neler
Belki günün birinde, kim bilir?
Ama bugün değil; buz kesti hava, bir rüzgar bir kar
Sen de ne meraklıymışsın insaf!
Duymak ister misin sırrımı? O zaman dinle:
Ama sırrım benim sırrımdır, söylemem kimselere.
Ya da sır mır yoktur belki de:
Diyelim sır falan yoktur ortada,
Eğleniyorumdur kendimce.
...
Sözler verme bana,
Böylece söz vermem ben de:
İkimiz de özgür kalırız öyle ya,
Asla aldatmadan, asla bağlı kalmadan diğerine,
Varsın atılmadan kalsın zarlar avucumuzda
İstediğinde gelirsin, gidersin istediğinde
Nerden bilebilirim senin geçmişini,
Ya sen benim geçmişimi nerden bilesin?
Sıcak olan sen, kimbilir belki de daha sıcaktın
Bir zamanlar bir başkasına
Soğuk olan ben belki bir ara güneş ışığını
Görmüşümdür, hissetmişimdir iliklerimde:
Kim gösterecek tüm bunların
Çok ama çok önce olduğunu?
Görüntü silinir gider camdan
Ve yarım kalır bırakılan fal.
Eğer söz versen kahrolursun belki de
Yeniden kaybettiğin özgürlüğünden:
Ben söz versem, eminim
Kıvranırım kırmak için o prangayı
...
Ellerini tutup ağzına
tıkıştırdılar meyvelerini
Yesin diye meyvelerini.
Beyazlar içinde ve sarı saçlarıyla dayandı Lizzie
Deredeki bir zambak gibi
Dalgaların amansızca dövdüğü
Mavi damarlı bir kaya gibi
Kükreyen fırtınalı denizde
Altın ışığını yayan
Yapayalnız bir fener gibi
Bal gibi tomurcuklarıyla
Meyveye durmuş bir portakal ağacı gibi
Yaban arılarının taciz ettiği,
Kubbe ve kulelerle bezeli
Muhteşem el değmemiş bir kasaba gibi
Düştü düşecek kuşatılmış bir donanma tarafından
Sancağını al aşağı etmeye göz koyan