“Aşk tüm güzelliğine karşın insanı sınırlayan bir yan taşır. Bizim yüreklerimizde sınır yoktu. Aşk, yaşamı belirleyen çizgilerden yalnızca bir tanesidir. Bizim soluduğumuz ise yaşamın kendisiydi.”
İnsan bir yerden kaçmayı bu kadar çok isterse sonunda kalır.
Sayfa 372 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Sanki dünyada tekmişim. Sanki bir ben doğmuş, görünen bir benmişim gibi; beni yansıtmayı unutur olur ayna. Et, kemik ve varlığımın tüm işaretleri silinmiş kadar çıplak. Çabasızca (zavallı Rigaut'nun kalbinde değil) olayların içinde yüzen.
size açabilmeliydim içimi geceler yalnız size ve yüzüm kızarmadan çocukluğumun küçük aşklarını anlatabilmeliydim geceler yalnız size. benim de aşklarım oldu
size açabilmeliydim içimi geceler yalnız size ve yüzüm kızarmadan çocukluğumun küçük aşklarını anlatabilmeliydim geceler yalnız size. benim de aşklarım oldu
O özlem geçmiyor, değil mi?
Sayfa 363 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
İnsan bu köyün içinde yürürken, aldığı ilk izlenim kederdi. Jeolojik çağların yara izleriyle, çıplak ve yalnız dağlar kule gibi yükseliyordu. Bu kanyonlarda güneş öğleden sonra erken batar, kar yağışı sonbaharda erken başlardı; her yerde Doğanın eli insana karşı gibi görünüyordu ve insan onun kudretine yenilmişti. Kampların içinde daha da zalim bir keder hissediliyordu sefillik ve hayvaniliğin kederi. Sebze bahçeleri oluşturmak için birkaç zavallı girişim yapılmaktaydı, ama kömür cürufları ve duman her şeyi öldürüyordu ve hüküm süren renk kir rengiydi.
Yazar Victor E.Frankl’ın geçmişi
Barbarlık yuvası toplama kamplarında kendisini çıplak varoluşuna indirgenmiş olarak bulmuştur. Babası, annesi, erkek kardeşi ve karısı kamplarda ölmüş veya gaz odalarında öldürülmüştür. Kendisi ve kız kardeşi haricindeki tüm ailesi bu kamplarda yok edilmiştir. Peki sahip olduğu her şeyi kaybetmiş, her değeri yok edilmiş, açlık soğuk ve zülüm çeken ve her saat öldürülmeyi bekleyen bu adam kendi yaşamını nasıl yaşamaya değer bulabilmiştir?
Sayfa 9 - Önsöz
Bir tek sokaktaki çiçek satan çingeneler sevimliliklerini kaybetmediler.
Sayfa 325 - Doğan KitapKitabı okudu
işlemek arı gibi akmak sularca ve donatmak gelin gelin donatmak yeryüzünü ortasında alanların ortasında caddelerin pamukların pirinçlerin ve buğdayların aç ve çıplak aç ve yetim aç ve yalnız ölüp gitmek gökyüzüne!
Reklam
Davet
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim! Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak Ve ipek bir halıya benziyen toprak Bu cehennem, bu cennet bizim! Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın Yok edin insanın insana kulluğunu Bu dâvet bizim! Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine Bu hasret bizim!
Sayfa 77 - Bilgi Yayınevi
Eğer yeniden başlayabilseydim hayata İkincisinde daha çok hata yapardım Kusursuz olmaya çalışmaz sırt üstü yatardım Neşeli olurdum ilkinde olmadığım kadar Çok az şeyi ciddiyetle yapardım Temizlik sorun bile olmazdı asla Daha çok riske girerdim seyahat ederdim daha fazla Daha çok güneş doğuşu izler Daha çok dağıtırmanır daha çok nehirde yüzerdim Görmediğim birçok yere giderdim Gerçek sorunlarım olurdu hayali sorunların yerine Yaşamanın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben Yeniden başlayabilseydim eğer yalnız mutlu anlarım olurdu Farkında mısınız bilmem ama yaşamak budur zaten Eğer yeniden başlayabilseydim pabuçlarımı fırlatır atardım Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarımla Bilinmeyen yollar keşfeder güneşin tadına varırdım Çocuklarla oynardım bir şansım olsaydı eğer Ama şimdi 85'indeyim ve biliyorum ölüyorum...
Tarih bize, devrimlerin şu demirden kanununu öğretiyor: Mevcut otoriteyi kökünden söküp atma ne kadar geniş çapta yapılırsa, yerine geçenler de egemenliklerini kurmak için o kadar çok çıplak kuvvete dayanmak zorunda kalırlar. Çünkü sonuçta, meşruiyet zorlama olmadan otoritenin kabulünü içerir; onun olmayışı, her rekabeti bir kuvvet denemesine dönüştürür.
Yalanın kostümü çoktur ama gerçekler çıplak gezer.
1,500 öğeden 15k ile 1,500 arasındakiler gösteriliyor.