Mehmet Ali'ye soruyordum: - Niçin her şeyim senin hemşerilerinin bu kadar tuhafına gidiyor? Mehmet Ali önce inkar etmek istiyordu; sonra kendini tutamıyor; baklaları, birer nasihat halinde, ağzından çıkarı­yordu: - Beyim her gün tıraş olmayıver. - Beyim, bu dağın başında sabah akşam dişlerini fırçalamak neyine gerek. - Beyim, bizde saçlarını kadınlar tarar. - Beyim, geceleri, sabahlara dek mırıl mırıl ne okuyup duruyorsun? Seni büyü yapar sanırlar. Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla başbaşa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıp­lak ve yalçın oda, gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir alemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsunla yoğrul­muş mahlukları ile dolmağa başlar.
Konuşmaya dair
Aranızda yalnız kalmak korkusuyla konuşkan insanları arayanlar var. Yalnızlığın sessizliği kendi çıplak özlerini gösterir onlara, bundan kaçarlar.
Reklam
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü bu, ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda; gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir âlemin munis, sevimli ve her biri sihir ve fûsunla yoğrulmuş mahlûkları ile dolmağa başlar.
Dilini hassaslıkla yalayabilsin diye dudaklarını aralaması için nazikçe dokunurken bile öpüşü kararlı ve istekliydi. Daniela inle- yerek diliyle buluşup hafifçe yalayınca, Murdoch sanki yeterince yakınına yaklaşamıyormuş ve Daniela kaçıp gidecekmiş gibi ona sımsıkı sarıldı. Daniela karşılık olarak adamın omuzlarını kavradı. Dilleri birbirine
Sayfa 308
.... Porno ve Kadınların Kendi Bedenlerini Metalaştırması Üzerine Moderm Kültürü Zehirleyen Uğursuz Eğlence Öncelikle yazıya geçmeden önce şunu belirtmeliyim ki burada anlatılan her şey kendi düşüncem ve kendi çıkarımlarımdır. Bu konuyu uzun süredir düşünmüş biri olarak bir yazı yazmaya karar verdim. Çünkü çevremden gördüğüm kadarıyla insanlar
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit bu çıplak ve yalçın oda, gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir âlemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsunla yoğrulmuş mahlûkları ile dolmağa başlar.
Reklam
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla başbaşa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda, gercek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir alemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsunla yoğrulmuş mahlukları ile dolmağa başlar.
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla başbaşa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda, gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir âlemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsun'la yorulmuş mahlukları ile dolmaya başlar.
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda, gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir âlemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsunla yoğrulmuş mahlûkları ile dolmağa başlar.
Sayfa 21
Reklam
176 syf.
8/10 puan verdi
Ölümün Aynası
………….……….………………………………………………………… 1913'te Miguel de Unamuno (1864-1936), 1888'den beri farklı gazete ve dergilerde yayınladığı yirmi altı hikayeyi "Ölümün Aynası'nda" toplamıştır. «Hayır Jose Antonio, hayır! Bu aşk acısı değil, başka bir şey, bu hayat acısı.» S. 8. Hepsi, bazen bizim reddettiğimiz yanlarımıza,
Ölümün Aynası
Ölümün AynasıMiguel de Unamuno · 1984 Yayınevi · 201626 okunma
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda, gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir alemin munis, sevimli ve her biri sihir ve efsunla yoğurulmuş mahlukları ile dolmaya başlar.
Sayfa 21 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Aranızda yalnız kalmak korkusuyla konuşkan insanları arayanlar var. Yalnızlığın sessizliği kendi çıplak özlerini gösterir onlara, bundan kaçarlar.
Sayfa 33 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Kitaplara ithaflar yazmak,beğenilen satırların altını çizmek, sayfaların kenarına düşüncelerini yazmak Selim'e kendini ele vermek, insanların ortasında çırıl çıplak kalmak gibi geliyordu. İnsanların kitaplara bir takım çizgiler çizmeye, kelimeler yazmaya hakkı yoktu.
·
Puan vermedi
Knut Hamsun'un 'Açlık' romanı, roman tekniği açısından okuyucuya yeni şeyler vaad etmez. Dildeki ustalık düzeyi ve diğer 'edebi teknikler' açısından da aynı şey söylenebilir. Ama yazar kendi hayat hikayesinden yola çıkarak açlığı o kadar çıplak ve o kadar da çarıpıcı bir şekilde anlatıyor ki, etkilenmemek kesinlikle mümkün değil. Bir tür yazarak çığlık atmak denilebilir buna... Bilindiği üzere; insanlıkla hayvanlık arasındaki o aşılamaz denilen mesafe, uzun süreli açlık ve susuzluk devreye girdi mi, büyük oranda ortadan kalkar. Tarihte kıtlık yaşanan dönemlere bakıldığında bu çok açık görülecektir. Çoğunluk açısından yaşanan şey, hızla bir hayvanlaşma halidir. Tam da bu noktada kitabın kahramanı, azınlık içinde yer alarak, açlığa karşı daha çok insan kalmak amaçıyla canhıraş bir şekilde direnmeye çalışır. Üstelikte açlık ile birlikte diğer can alıcı sorunlara (mesela barınma) karşı yazmaktan, yazarak para kazanmaktan başka bir çaresi de yoktur. Bu durum romanda şöyle ifade edilmiştir; "Ne yapacağım, yazıyorum tabi. Ne yaparım başka? Benim geçimim bu." Dolaysıyla işi çok daha zordur. Söylenecek bir başka ise şudur; yazmak, yani edebiyat insan kalmakta ve de daha fazla insan olmakta ısrardır. Roman alttan alta bize bunu da tekrarlar. Satırlarına bir tür yazma aşkı sinmiştir. #açlık #açlıkromanı #okumak #roman #edebiyat #varlıkyayınları #knuthamsun #yazmak
Açlık
AçlıkKnut Hamsun · Varlık Yayınları · 201727,7bin okunma
Resim