Acı...! ! !
yazmak istıyorum sana.Bildiğim,bilmediğim tüm dillerde..önce yazmak sonra küfretmek..! !
Derin bir iç çekişsin sanki,sanki yüzmekten yorulmuş we bir okyanusta boğulmuş bir multeci..sanki dokuz doğurmuş bir anne,bir taze ölü kokusu bir hardal gazı saldırısında..! ! sen habil ile kabil'in hıncı,muhammed'in inancı,ibrahim'i yakmayan
Üçüncü kitap Jack'İn geçmişinde yaptığı bir grevle ilgili.Sonu hakkında her şey biliniyor.Seride en az beğendiğim kitap bu.Seriyi okuyan okuyucuların kısa sürede ara vermeden okumalarını tavsiye ederim.
Atatürk
Sen gideli
Neler oldu bu vatanda bilsen
Kara çarşaflılar çember sakallılar
Bereliler doldurdu köyleri, şehirleri
En güvendiğin kişiler
Senin ülküne ihanet ettiler
Ve sonra utanmadan
Kendisi de bir psikiyatri profesörü olan Szasz'ın psikiyatrinin ilk gelişim zamanlarında geçirdiği aşamaları ve bu dönemde oluşan yanlışlıkların günümüze nasıl yansıdığını sıklıkla tekrara düşerek aktardığı kitap, tam bir Freud düşmanlığı içeriyor. Kitabın kapağında yer alan klasikleşmiş Freud görseli de bunun bir ispatı. Bir farkla: klasikleşmiş görselde, Freud'un burnu ve alnında çıplak bir kadın gösterilir. Bu kitabın kapağındaki kadın ise ölmüş olarak resmedilmiş. Kitapta özellikle histerinin bir hastalıktan ziyade, hastalık taklidi olduğuna ve bu hastalığı tedavi etmek isteyen psikiyatristlerin de bir oyuncu hatta şarlatan olduğu iddia ediliyor. Psikiyatrinin diğer bilim dallarından ayrıldığı yönler, özellikle askerden kaçma veya bazı haklar elde etmek için bazı kimselerin nasıl hasta rolü yaptıkları örnekleniyor. Kitabın bölümleri de şöyle: Hasta Numarası Yapma, Tahrifat, Suçlama, Barınma, Hile ve Yalan Söyleme. İnsanın, profesörü olduğu bir alanı "yalan" olarak nitelendirmesi ilginç.
Denize varana kadar gökyüzünü seyrettim. İhtiyar’ın kamyonetinin arkasında on altı saatlik bir yolculuk. Sarsıntıdan götüm çürüdü. İki kere mola verdik. Bana kalsa gerek yoktu ama İhtiyar “Ben senin gibi malı çıkarıp yola salamıyorum,” dedi. Adamın işemesine de karışacak halim yok ya. İlk molada bir ağacı suladık. İkincisinde hem kamyoneti hem de
Bazı Şeyleri Beceremedim
Hep becerikliyim derdim kendi kendime
Hatta! Çok emindim her şeyden, en önemlisi kendimden…
Fakat bir kaç şeyi bir türlü beceremedim aslında.
Sevmemeyi mesela, öyle hemen güvenmemeyi
Körü körüne bağlanmamayı, beceremedim bir türlü
Ve sonun da yaşanan koca bir hüsran, hiç eksik olmadı hayatımdan.
Karşıya yansıtmadan sevme
Bir anlık bir duraksama oldu. Bir an başımı eğmiş halde fermuarımın üstündeki dokunuşunu bekledim. Ve sonra başladı. Fermuarı yavaşça indirirken diğer elinin parmaklarıyla da takip ediyor, fermuar açıldıkça parmakları çıplak tenimden aşağı kayıyordu. Sırtımın kıvrımını geçti ve sonunda tamamı çıplak kalınca durduğunda nefes alış verişleri değişti. Birkaç kere keskin nefes aldığını duyduğumda gülümsedim. Demek o da insandı. Elleri sıcak dokunuşlarla kayarak yükseldi; omuzlarımda durduğunda hafifçe sıyırdığı elbise, kollarımdan ve vücudumdan kayarak düştü. Ona döndüğümde iç çamaşırlarımın dışında çıplaktım ve yüzümde yaramaz bir gülüşle kıyafetlerine baktım.
"Çıkar onları."
"Sen yap." Sesinin tonunda bir meydan okuma ve emir vardı.
Başımla itiraz ettim. "Seni çevrendeki kadınlara emir verme alışkanlığından kurtarmalıyım."
Kaşlarını çattı, papyonunu çekerek açtı ve gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı. "En son ne zaman sana söylenilen bir şeyi yaptın?"
Omuzlarımı silktim. "O kadar eskiyi hatırlamak zor."