Göl Ebedi gecesinde bu dönüşsüz seferin Hep başka sahillere doğru sürüklenen biz Zaman adlı denizde bir gün, bir lahza için Demirleyemez miyiz? Ey göl, henüz aradan bir sene geçti ancak,
Arkadaşları, yeni evli gence, bir çay sohbetinde: -“Sen evleneli neredeyse bir sene oldu, ama maşallah sizin evden çıt çıkmıyor, siz hiç tartışmaz mısınız?” diye sorarlar. “Hayır” diye cevaplar yeni evli genç ve ilave eder: -“Akşam işten geldiğimde, kapı açılınca hanıma şöyle bir bakarım. Eğer hanım, eteğinin ucunu belinde topladıysa bilirim ki hanımın günü iyi geçmemiş ve havası yerinde değil. Hiç ekmek, yemek sormadan usulca mutfağa süzülür, aceleyle birkaç lokma atıştırır ve ortalıktan toz olurum. Olur ya bazen de benim asabım bozuk olur. O zaman fesin püskülünü her zamankinin aksine soldan sarkıtırım. O da bunu görür, asabi olduğumu anlar ve hiç sesini çıkarmaz, hemen yemeğimi, çayımı hazır eder. Etrafımda pervane gibi döner. Bu nedenle biz hiç kavga etmeyiz. Dinleyenlerden biri: -“Peki birader, kapı açıldı, yenge eteğin ucunu belinde toplamış, sen de fesin püskülünü soldan sarkıtmışsın. İki taraf da asabi, o zaman ne olacak?” diye sormuş. Ötekiler de “Hah! Şimdi ne olacak?” demiş. Genç gülümsemiş; -“Bundan kolay ne var, fesin püskülünü hafif bir fiskeyle soldan sağa atarım” demiş. Bazende alttan almasını, karşındakine, sevdiğine değer vermeyi, bencil olmamayı bilmek gerek.
Reklam
Bir ara, askerden birkaç ay evvel, 1976 baharında Japonya ve Hindistan'a gitmeden önce Ankara'da Genelkurmay'da komutanlar beni Millî Savunma'ya çağırmışlardı. Uzun masa; komutları başına beni oturtuyorlar, "Anlat bakalım atom bombası nasıl yaparız" diye soruyorlar. Ben de onun kolayı var, dağın tepesine bir çit çekersin, üstüne çok gizlidir, girmek yasak, atom bombası araştırma merkezi dersiniz, bir yerlerde bunu yazarlar ve dünyada itibarımız artar, zaten ötesine Amerika müsaade etmez, diyordum.
Sayfa 286Kitabı okudu
Arada bir kendi kendime çıldırdığım oldu, çıt çıkarmadan. Kimseye duyurmadan.
Bir zindanda yaşamayan hiç kimse, buradaki mutlak sessizliği anlayamaz. Ben yapmazsam çıt çıkmıyor. Kendimi ne kadar ölüme yakın hissediyorum. Gömülmüş. Yaşamama yardımcı olacak dışarıdan gelen en ufak bir ses bile yok. Sık sık plak çalıyorum. Müzik dinlemek için değil, bir şey duymak için. Oldukça sık garip bir yanılsamaya kapılıyorum. Sağır olduğumu düşünmeye başlıyorum. Olmadığımı kanıtlamak için hafif bir gürültü yapmam gerekiyor. Her şeyin yolunda olduğunu göstermek için öksürür gibi yapıyorum. Hiroşima'nın yıkıntıları arasında buldukları küçük Japon kız gibi. Her şey ölmüştü; o ise oyuncak bebeğine şarkı söylüyordu.
Sayfa 172
''çıt'' ın nasıl bir şey olduğunu henüz bilmiyordum.içimden öyle geliyordu. başka bir son düşünemiyordum. böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu.dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, sadri alışık denilen hergele her filminde ağlardı. o ağladıkça ben de ağlardım.nedenimi bilmez ağlardım.ağladıkça sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum.üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, sadri'nin bu mecburiyetlere , giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine...
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.