... Ben yerde oturuyorum, bacaklarına sarılmışım, başım onun dizlerinde, öylece suskun oturuyoruz. Sessizlik, nabız... ve şimdi ben bir kristalim ve onun, I'nın içinde eriyorum. Varlığımı sınırlayan taşlanmış hudutların nasıl eridiğini apaçık bir şekilde hissediyorum, yok oluyorum, dizlerinde, içinde eriyorum, daha daha küçülüyorum, aynı anda da genişliyor, büyüyor ve uçsuz bucaksız oluyorum. Çünkü o, o değil, o kâinatın ta kendisi.